in ,

Denizcilik tarihi ve kültürü ( Yelkenliler-Gemiler)

Yelkenliler-Gemiler

Gemi Yapımı: Ahşap tekne inşasında klasik anlamda iki temel yapım tekniği uygulanmaktadır. Yığma tekniği; öncelikle omurga inşa edilir. Bu omurganın üzerine teknenin formunu veren postalar monte edildikten sonra dışarıdan postalara bağlanan ve ahşap lataların bir araya gelmesi ile oluşturulan kabuk (forma) sarılır. İnşa tekniği; yığmanın tam tersidir ve bütün latalar birbirlerine tutturularak bir kabuk elde edilir. Kabuğun iç kısmına postalar yerleştirilerek kavelatalarla sağlamlaştırılır.

Gemi yapımında ağaç seçimi çok önemlidir. Eğer ağaç çok kuruysa çatlayabilir. Gereğinden fazla ıslaksa, kuruduğu zaman çeker ve kavelatalar yerlerinden oynayabilirler. Geçmişte kavelatalar yerlerine oturtulurken yağlanıyorlardı ve yuvalarına oldukça sıkı biçimde çakılıyorlardı. Gövdenin kuruması amacıyla 18 ay bekleniyordu. Gemilerin omurgalarının, kızaklar üzerinde durabilmesi için genellikle meşeden, postaların çam, meşe veya karaağaç; kaplamaların genellikle çam, sedir veya köknardan yapıldığı görülmektedir. Homeros’un metinlerinden öğrendiğimiz kadarıyla antik dönemde gemilerin renkleri siyah, kırmızı aşı boyalı veya lacivertti.

İster savaş gemileri, ister ticaret gemileri olsun bütün gemilerde sadece dört köşe, geniş, serbest yakalı, prasya ve ıskotalara sahip yelken görülmektedir. Yelkeni yanlara doğru hareket ettirmek amacıyla her bir seren koluna prasya halatları monte edilmiştir. Yelkenin alt köşelerine bağlanan ıskotalar sayesinde yelkeni, rüzgâra göre ayarlamak mümkün olmaktadır.

Uzun gemiler: Yüksek hızda hareket etmesi için tasarlanmış kürekli bir savaş gemisi yada korsan gemisiydi. Boyu, eninin yaklaşık 10 katı kadar olan gemide zırhla kaplanmış burundan oluşan mahmuz kısmı bulunurdu. Mahmuzlama taktiği, iyi manevra kabiliyeti ve kürek gücünün geminin uzunluğuna oranını arttırmak için kürek gücünü önemli kılmıştır.

Yuvarlak gemiler: Boyu, eninin yaklaşık dört katı olan bu gemiler devriye görevi veya uzun yolculuklar için kullanılırdı. Genellikle rüzgâr gücü kullanıldığından ve savaş manevralarına katılamadığından mahmuzu yoktur. Taşıma kapasitesini arttırmak amacıyla pruva ve kıç taraf geniş ve yuvarlaktır. Karinası neredeyse dümdüzdür. Kürekli ticaret gemilerinin şekilleri, Akdeniz’de antikçağdan ortaçağa kadar çok önemli değişiklikler göstermemişlerdir.

Kürek Dönemi
Basit bir sırıkla yön verilen saldan, özenle şekillendirilmiş ve senkronize kullanıldığında çok yüksek süratler sağlayan gelişmiş küreklere sahip teknelere kadar, tarihin ilk zamanlarından itibaren kullanılmaya başlanmış ve 1809’da Rus-İsveç savaşında son defa görev almıştır. Esas önemini antik çağda ve ortaçağ başlarında gösteren kürekli tekneler, yerlerini deniz üzerinde daha az insan gücüyle ilerleyebilen yelkenli teknelere bırakmıştır. Kesin olarak bilinen en eski gemi, firavun Keops’un (M.Ö. 1960) cenaze töreni için yapılmış, mezarının yanındaki bir hendekte kumla kaplanmış olarak bulunan, güvertesiz teknedir. M.Ö. 450’den başlanarak küpeşte ekleme yoluyla, gemilerin yük taşıma kapasitesi arttırıldı. Bazı gemilerde her biri yelkenli iki direk kullanılmaya başlandı. Romalılar yolcuları ve personeli yükten ayrı tutmak amacıyla, gemilerine kısmen güverte yapmaya da başlamışlardı.

Yelken Dönemi
Büyük Coğrafi Keşiflerle başlayan yelken dönemi, aslında çoğu denizci devlet tarafından ticari anlamda uzun zamandan beri yelken kullanılıyor olsa da aynı zamanda, denizciliğin kıyı sularından uzaklaştığının da göstergesidir. Antik çağda kullanılan yelkenler, çoğu zaman sadece rüzgâr estiğinde kullanılan ve kürekçilerin işlerini hafifletmeye yarayan bir araçtı. Kürekli teknelerin manevra kabiliyeti konusundaki üstünlüğü nedeniyle savaşlarda yelkenli teknelerin, kürekli teknelerin yerini alması ancak 1500’lü yıllarda gerçekleşti. Özellikle ticaret gemilerinde daha az insan gücü, daha fazla yük taşıyacak alana ihtiyaç vardı ve yelkenin sağladığı sürat ve süreklilik uzun yolculuklar için vazgeçilmezdi. Yelkenli tekneler insanoğlunun yeni coğrafyalarla tanışmasında büyük etken oldu ve sonrasında hızla yaygınlaşarak güçlü savaş araçları haline de geldi.

Buhar Dönemi
Tekneler rüzgar gibi doğal bir kuvvetin etkisinden çıkıp insan kontrolüne girmiştir. Nitekim kürek ve yelken ile doğal kuvvetin sürükleyebileceği en büyük gemi yapılmıştı; bundan sonra daha büyük, daha hızlı gemi yapmaya olanak yoktu. Sanayi devriminin denizcilik alanındaki en önemli etkisi olan buharlı gemiler 18. yüzyıl sonlarından itibaren geliştirilmiş 19. yüzyıl başlarından itibaren hızla taşımacılık alanında yaygınlaşmıştır. Önceleri yandan çarklı olan bu gemiler 1830’lardan itibaren pervaneyle yön almaya başladılar, böylelikle dalgalı denizlerde ve okyanusta da kullanıma uygun hale geldiler.

Nükleer Dönem
⦁ Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen teknoloji, donanmaları da büyük oranda etkilemiş, dizel makineler, güdümlü mermiler, helikopterler gibi yenilikler buhar döneminin büyük ve hantal dretnotları yerine nispeten küçük ama etkin platformlara yerleştirilmiştir. Uçak gemileri önemini korurken donanmalara son dönemlerde nükleer güçle çalışan denizaltı ve su üstü gemileri katılmışlardır.

⦁ Pentekonter: Bir savaş gemisinde ne kadar kürekçi varsa, savaşlarda mahmuzun yaratığı çarpışma o kadar şiddetli oluyordu. İlyada ve Odysseia’da 50 kürekli gemilerden bahsedilmektedir. Her iki tarafında da 25’er kürekçiden toplam 50 kürekten oluşan gemiler yaklaşık 35 m. X 8 m. boyutundadır.
⦁ Triakonter: Antik çağda sıkça görülen gemide iki tarafta 15’er kürekçiden toplam 30 bulunur ve yaklaşık 23 m. boyutundadır.
⦁ Triere (Trireme): 3 yada 4 kürekçinin çektiği uzun küreklerle gövde boyu uzatılmadan güç arttırılmıştır. Gemide iki tarafta 30’ar kürekçiden toplam 60 bulunur ve yaklaşık 32 X 6 m. boyutundadır. Triremelerde beş subay bulunmaktaydı. Trireme kaptanı Atina donanmasında siyasi bir mevkidir ve şehir tarafından bir triremeyi bir yıl için donatacak ve bakımını sağlayacak zengin tabakadan kişilere verilirdi.
Liburnia: Dalmaçya kıyılarında korsanlık yapmak için geliştirilen ve kimi zaman Roma donanmasında kullanılan, iki katında kürekçileri olan hafif bir savaş gemisiydi.

⦁ Dromon: Bizans İmparatorluğu’nun 6. yy. ile 15. yy. arasında kullandığı kürekle donatılmış hafif ve hızlı teknelerdir. Yakın savaş için tasarlanmıştır. Genelde pruvalarında siphon adı verilen Grejuva(rum ateşi) pompalayan bronz kaplı bir silah taşır. 60m uzunluk ve 10m genişlikte direk yüksekliği ise 6m olarak tahmin edilmektedir. Düşman filo ile karşı karşıya gelindiğinde koçbaşı sayesinde düşman gemisine burundan çarparak hasar vermek için tasarlanmıştı. Yine aynı zamanda kayalara çarpmayı engeller ve olası çarpmalarda çarpman etkisini yumuşatırdı.

⦁ Drakar: Avrupa’nın kuzey ülkelerinde 1500 yılı aşkın bir süre yaygın olarak kullanılan, tarihsel öneme sahip yelkenli ve kürekli gemi tipi olan Viking gemileridir. Uzunlukları 14-23 m arasında değişen ve ahşap bindirme yöntemiyle inşa edilen Viking gemileri tek bir kare yelkenle donatılırdı; dalgalı denize son derece dayanıklıydılar. Bu gemilerin İÖ 300 dolayında ortaya çıkan ilk örneklerinin baş ve kıç bölümleri aynı biçimdeydi.9. yyda Vikingler bu gemilerle korsanlık yapmışlar ve Leif Eriksson Amerika’ya bu tür bir gemiyle ulaşmıştır. Hollandalı, Fransız, İngiliz, Alman tüccar ve savaşçıların da Viking gemisinden yararlandıkları bilinmektedir.

⦁ Cogghe(Koge): İngilizlerin ve Hansa birliğinin yuvarlak bordalı, kısa gemileri belli yüklere göre inşa edilmişti. Bunlar bordası tam şişkin, hız kaygısıyla yapılmamış, rüzgârı arkadan aldığı sürece iyi giden gemilerdi. Bu gemilerde ilk kez her zaman dümen işlevi gören kıç küreğinin yerine, XIII. yy.’da gemi eksenine takılan dümen kullanıldı.

⦁ Nave: Akdeniz’de 12-15.yyda kullanılan gemiler, bordası tam şişkin, uzunluğu genişliğinin 2,5-3 katı olan gemilerdi. Eksiksiz iki güvertesi ve kasara denilen barınak olarak kullanılan iki katlı baş ve kıç bodoslamasının üstünde çıkıntıları vardı. 2 kıç küreği dümen işlevi görüyor, donanımı her biri Latin biçimi birer yelken taşıyan iki direkten oluşuyordu.

⦁ Karaka,Galeon,Hulke,Karavela: 16. yy.’da su üstü bölümü çok yüksek olan, yüksek bordalı gemiler yapıldı. Denizde top kullanımı yaygınlaştı ve kasaralar en çok sayıda topu yerleştirebilecek biçimde yükseltildi. Dönemin tüm gravürlerinde bu tür üç ve dört direkli gemilere rastlanabilir. Karaka, büyük yük gemisiydi, ilk kez 15. yy.’da İtalya’da yapıldı, Portekizliler Hindistan ticaretinde bu gemilerden büyük ölçüde yararlandılar. Kalyon, adını İspanya’dan ve altın filolarından aldı; aynı zamanda bordası en büyük tekne tipiydi. Hulke’ler Hollanda yük gemileriydi. Portekizlilerin yaptığı karavelalar ise keşif yolculuklarında kullanıldı. Orta büyüklükte gemiler için genellikle 30 m. uzunluk benimsenmişti.

Çektiri: Osmanlı deniz kuvvetlerinde kürekle hareket eden gemilere genel olarak verilen isimdir. Bu gemiler kürek sayısına ve büyüklüklerine göre özel isim alırlardı: Karamürsel, üstüaçık, şayka, kırlangıç, firkate, kalite, pergende, mavna, kadırga, baştarda ve baştarda-i hümayun. Çektiriler ince donanma ve büyük donanma gemileri olarak iki kısıma ayrılırdı. İnce Donanma, iç deniz ve nehirlerde araştırma, taşıma ve haberleşme işlerinde hizmet gören küçük gemilerden oluşurdu. Büyük donanma büyük boy gemilerden oluşurdu. Bunların en küçüğü olan Karamürsellerde 20, en büyüğü olan baştardalarda 800 savaşçı levend bulunurdu. Donanma-ı hümayunda reis, vardiyan, kürekçi, cenkçi, topçu gibi muharip sınıfın yanında, marangoz, kalafatçı, demirci, halatçı gibi ustalar vardı. Baştardalar amiral gemisi olarak görev yapar, baştarda-i hümayun ise deniz seferine serdar(komutan) tayin edilenin gemisi olurdu.

⦁ Baştarda: Baştarda, kadırga sınıfından olup genellikle bir kadırgadan daha büyük, genellikle kürekle hareket eden fakat yelkenleri de bulunan savaş gemisidir. Osmanlı baştardaları 26-32 çift küreğe sahip olup, her kürek 5-7 kürekçi tarafından çekilmekte idi. Genelde 2 veya tek sereni de bulunup yelkenle de hareket edebilirdi. Dönemin en büyük harp gemileri olması nedeniyle 17. yüzyılda baştarda üretimine Osmanlı Devleti tarafından önem verilmişti. 18. yüzyılda yerini sadece yelkenle çalışan kalyonlara bırakmıştır.

⦁ Kadırga: Kadırga, daha çok Akdeniz’de kullanılan eski tip bir savaş gemisidir. Antik çağlardan beri kullanılırdı. Asıl hareket mekanizması kürektir, yelken yardımcıdır. Osmanlı donanmasında 18. yy sonlarına kadar kadırga kullanmıştır. Özellikle 17. yyda Türk donanmasının altın çağında asıl savaş gemisi konumundadır. İnce uzun yapısı ve alçak bordası sayesinde çok süratli ve kıvrak hareket eden bu gemi tipi kalyon sınıfı büyük yelkenli gemilere karşı avantajlıydı. Kalyonlar yalnızca rüzgârlı havalarda yol alırken kadırga rüzgarsız havalarda da yol alabilirdi. Ayrıca kullandığı Latin yelkenler sayesinde rüzgâr yönünden bağımsız yol alabilirdi. Kadırganın kalyona karşı sürat ve manevra üstünlüğü vardır. Bunun yanında imalatı da 3 kat daha ucuzdur. Ancak kullanımı için çok sayıda kürekçi gerektirir. Kalyon ise kadırgadan çok daha dayanıklıdır. Ancak geniş yüksek ve ağır gövdesi arkadan rüzgâr almadığı sürece yavaş ve hantal kalmasına sebep olur. Geniş gövde sürat için hiç uygun değildir. 40 metre boyunda 7 metre genişliğinde bir kadırganın mükemmel su direnci kalyonda yoktur. Standart bir Osmanlı kadırgası 40 m. boyunda 7-8 m. genişliğinde ve 24 oturaklıdır. 1 ya da 2 üçgen yelkenle hareket eder. Bu ebatlardan küçük keşif amaçlı kalita, çektirme gibi gemiler olduğu gibi güvertesinin altında kürek çekilen baştarda, gırap gibi modelleri de vardır. Bugün İstanbul’da deniz müzesinde 40 m. boyunda 5.5 m. genişliğinde tek orjinal kadırga bulunmaktadır. Kadırgalar çoğu zaman rampa çarpışmalarına da giriyordu; ama gemi boyutlarının büyümesi bunu gitgide güçleştirdi. Çektiri tipi kadırgaların borda silah donanımı güçlendirilmeye çalışıldı. Bunların yan bölümlerine konan toplar İnebahtı deniz savaşı’nda önemli bir işlev gördü. 17. yy ortalarından itibaren kalyon kadırga karşısında üstünlüğünü kabul ettirdi. 0smanlı donanması da bu dönemde yavaş yavaş kalyona geçiş yapıyordu.

⦁ Kliper: 19. yy’da yük taşıma kapasitesi daha fazla olan daha büyük gemilere ihtiyaç duyuldu ve 4-7 direkli daha büyük tekneler yapıldı. Hem yolcu, hem de yük taşıyan, en iyilerinin hızı saatte 18-20 deniz milini bulan kliperler, Lightning (Şimşek) ve Flying Cloud (Uçan Bulut) gibi çarpıcı isimler taşıyorlardı. Bir günde 436 deniz mili yol alan Lightning in hızına 20. yüzyıl’ın buharlı gemileri bile ulaşamamaktadır. Donald McKay’in 4.555 tonluk Great Republic (Büyük Cumhuriyet) adlı kliperiyse, günümüze kadar yapılmış en büyük ahşap gemiydi. 102 m. uzunluğunda olan bu geminin dört seren direği vardı.

⦁ Fırkateyn(Fregate): Yelken denizciliği, 19. yy.’ın ortasında, Kırım ve Amerikan iç savaşı sırasında doruk noktasına ulaştı. Ancak sanayi devriminin doğurduğu yeni tekniklerin etkisine dayanamadı. Fransız Gloire, daha sonra İngiliz Devastation zırhlı firkateynlerinin yapılması sonucu ahşap savaş gemilerinin yerini buhar makinesiyle çalışan zırhlılar aldı. Savaşlar gittikçe topçu düellosu biçimine dönüştü ve korsanlık dışında, bordalama ortadan kalktı.

⦁ Cung (jong): Uzakdoğuda bugün bile kullanılan omurgasız, kutu gibi hasır yelkenli gemilerdir.
Güverteli ve çok büyük gemiler olup çapraz tahta setlerle ayrı kamaralara bölünürdü.

⦁ Tuva: Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Hint okyanusunda kullanılan üçgen biçimli yelkenlilerdir. Latin donanımlı teknenin baş ve kıç yelkenlerini kullanmak güç olmasına karşın, söz konusu sularda rüzgar sabahtan akşama kadar tek yönden estiği için herhangi bir kullanım güçlüğü söz konusu değildi.

Doç. Dr. Yasemin NEMLİOĞLU KOCA

KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ
DENİZCİLİK FAKÜLTESİ

DENİZCİLİK KÜLTÜR VE TARİHİ
DERS NOTLARI

Yazar Abramak - Doğukan Üzüm

Denizcilik İşletmeleri Yönetimi - Dokuz Eylül Üniversitesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Denizcilik tarihi ve kültürü (Büyük deniz savaşları)

Denizcilik tarihi ve kültürü (Portolan ve haritalar, yazma eserler)