30 Kasım 1466’da Oneglia’da doğdu. Ailesi Cenova’nın köklü ailelerinden Dorialardan geliyordu. Doria ailesinden gelen Andrea Coeva ve Maria Caracosa’nın oğluydu. Annesinin ölümünün ardından 19 yaşındaki Andrea Roma’ya gönderildi. Ailenin daha eski bir kolundan gelen akrabası Dominik Doria Papa VIII. Innocentius’un emrindeki papalık muhafız birliğinde yüzbaşıydı. Burada, bütün askeri talimlerdeki üstün başarısı dolayısıyla hızlı bir şekilde yükseldi. VIII. Innocentius’un ölmesi üzerine papa seçilen halefi VI. Alexander Doria ailesinin iddialı olmasından hoşnut değildi. Genç Andrea böylece Dominik’in tavsiyesine uyarak askeri kariyer isteyen asillerin başvurabileceği en iyi okul olarak kabul edilen Dük Urbino’nun sarayına başvurdu. Urbino’nun sarayında biraz zaman geçiren Andrea Doria hep kendine “Hiçbir zaman savaşmayanlar hiçbir zafer kazanamaz” derdi ve kendini Akdeniz’e, savaşlara adayan bir kaptan olduğu için yolunu başka şekilde çizmeye karar verdi. 1503 yılında Korsika’da o dönem Fransız boyunduruğundaki Cenevizliler için savaşırken kazandığı başarılarla önemli bir kaptan olduğunu gösterdi. Ceneviz donanmasıyla Osmanlı donanmasına ve Cezayirli korsanlara karşı çok sayıda çarpışmaya katıldı.
Barbaros Hayreddin Paşa’yla Akdeniz’de birçok kez çarpıştı ve Akdeniz’de ezeli bir rekabetleri vardı. Bu iki ezeli rakip 1518 yılında, Sicilya yakınlarında karşılaşmıştı. Barbaros Hayreddin Paşa beylik gemisinin pruvasını Andre Doria’nın bulunduğu gemiye nişanlayıp hızla üzerlerine doğru gitti. Doria’nın gemisinde o anlara şahit olan rahibeye göre Barbaros savaşıyor gibi değil de sonucu belli olmayan bir planı uyguluyor gibiydi ve yanındaki haritacıyla konuşuyordu.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın levendleri ok menziline girdiklerinde gemileri ok yağmuruna tutuyorlardı. O anları anlatan rahibe gemiye isabet eden okların o güne kadar görülmedik bir alevli ok olduğunu ve düştüğü yeri anında alevlere boğduğunu belirtti.
Savaş bittiğinde Kaptan Doria donanmasındaki iki kadırga denizi boylamıştı. Altı firkate, küçük hasarlarla ve yüzer vaziyette Türk levendlerinin eline geçmişti. Yolcu ve yük taşıyan iki kalyon yedeklenmişti. Doria’nın şahsi kalyonu batacak vaziyete gelmişti. İçinde bulunan atlar alevli okların etkisi altında kaldıkları için kişniyorlardı. Atları fark eden levendler gemiyi en yakın adaya götürüp atları satmışlardı.
Savaş olup bittiğinde ortalarda görülmeyen Doria kaçmayı becermişti. Aslında kaçışını önceden hesaplayan Doria, Barbarossa’nın önüne bilerek çıkmıştı. Bunun amacı ise Barbaros Hayreddin Paşa’yı oyalayıp abisi Oruç Reis’i öldürmekti ve yaptığı planın işlemesiyle Oruç Reis’in bulunduğu kaleye baskın düzenleyerek Oruç Reis’i öldürmüştü. Andre Doria’nın bu denli iyi bir plan yapabilmesinde Barbaros Hayreddin Paşa’nın savaştan evvel ortalıktan kaybolan katibi Ernesto etkili olmuştu. Aslında Ernesto önceden Andrea Doria’ya katiplik yapmıştı ve sonrasında Barbaros Hayreddin Paşa’nın yanına ajanlık yapmaya gönderilmişti. Çok iyi harita ve usturlap okuyan Ernesto, Barbarossa’nın gözüne girebilmiş ve Barbarossa’nın katibi olmuştu. Bu sayede Andrea Doria, Barbaros’un savaş günündeki güzergâhını öğrenebilmiş ve karşısına çıkmıştı.
Andre Doria ve Barborassa hasımlığı devam ederken Andre Doria 1519’da Barborassa’nın ikamet ettiği Kaderkale yakınlarında Barbarossa’nın donanmasını kovalamış fakat başarısız olmuştu. Andrea Doria bu olaydan iki yıl sonra Barbarossa’nın Katibi Seyyid Muradi (Saint Alkala)’nin Malaga’da olduğu haberini almış ve yanına çağırmıştı. Ona Barbarossa’ya iletmesi üzere “O firkateci zağarına selam söyle denizaslanı kükreyince kuyruğunu kıstırıp kaçmakla elimden kurtulamaz. Ben Yunus’un şiirlerini okurken Barbarossa’nın kalyetaları benim cennetim olacak; ama o, Dante’yi okurken benim kalyonlarımı cehennem görecek.” demiş ve sözlerinin yanında bir forsanın ayaklarına bağlanan zincire benzeyen bir altın zincir göndermişti. Doria son olarak da “Boynuna taksın, taktıkça beni hatırlasın” demiş ve dayanamayıp “Ya da biz gelir baharda ayağına takarız” diye eklemişti.
Birbirleriyle atışan bu iki kaptan, yine 1522 yılında Andre Doria’nın Barbarossa’ya anfora içinde gönderdiği mesaj ile atışmışlardı. Anforanın içinde kükreyen ejderha nakledilmiş mektupta şunlar yazmaktaydı:
“Ben ki denizlerin tanrısı Poseidon’um ve sen ki firkate hırsızı Barbarossa’sın… Seni arıyorum ve sen saklanıyorsun ! Seni ele geçirdiğimde kollarından ve bacaklarından dört kadırgaya bağlayıp Akdeniz’in ortasında bedenini parçalatıp filasalandıracağım! Bu gönderdiğim zarfa gelince, o da eşine armağanımdır. Ardından yas tutarken inci mercan gözyaşlarını koymak için çanak yapsın. Çünkü o gün geldiğinde ben de bu zarfın ikizinden, senin ölümün şerefine şarap içiyor olacağım. “

(Barbaros Hayreddin Paşa)
Barbaros Hayreddin Paşa Kaptan Doria’nın sözlerine çok sinirlenmiş ve mesajın gönderildiği testiyi kırmıştı. Meğer görünen o ki Doria anforanın iç yüzüne çeşitli mücevherler döşetmişti. Barbarossa mücevherleri katibine toplatıp karısı Cemayma Hatun için bir halhal yaptırmasını tembihlemişti. Gözyaşı dökerken değil de sevinçten oynarken kullanması için yaptırmıştı. Öte yandan Süleyman Reis’i Midilli’ye gönderip bir kılıç ustasına kabzası içinde yakut olan bir kılıç yaptırmıştı. Katibine dönüp “Ne de olsa beni öldürmeyi Frengistan’da imal edilen Haçlı kılıçları başaramaz” diyip kılıcın Doria’ya gönderilmesini tembihlemiş.
Doria ile Barbarossa arasındaki bu düşmanlık süredururken Andrea Doria Akdeniz’de başarılara imza atar. Andrea Doria’nın bağlı bulunduğu Ceneviz Cumhuriyeti bu dönemde önce Fransa Krallığı daha sonra da Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu işgalinde kalır. Fransa Ordusuna katılan Doria general rütbesiyle 1524 yılında Marsilya’nın kurtarılmasında görev alır. Cenova’nın Fransa hakimiyetine geçmesi için çalışsa da Fransız idaresini tasvip etmez. Condottieri Sözleşmesi’nin dolmasıyla birlikte V. Karl’ın hizmetine girer.
CENOVA’NIN BAĞIMSIZLIĞI
Doria, Fransızların emrinde Napoli’yi kuşatan yeğeni Filippino’dan kuşatmayı kaldırmasını ister. Doria Cenova’ya devam eder, şehrin önde gelenleriyle birlikte Fransızları kovarak Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu himayesine girer. Aristokrasiyi kayıracak şekilde anayasayı revize ederek, hizipçiliğe son verir. Kurduğu 28 Alberghi adını verdiği yönetim organıyla önde gelen ailelerin desteğini alır ve iktidarlarını pekiştirir. Kentin idaresini almayı reddetse de eski Roma İmparatorluğu’ndaki benzerine yakın görev tanımıyla Censor olur ve önemli kararlar sırasında fikrine başvurulan bir kişi haline gelir. Katkılarından dolayı çok sayıda unvan, mülk ve ayrıcalık sahibi olmuştur.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın Katibi Seyyid Muradi Anlatıyor
Seyyid Muradi 1530 yılında Akdeniz’deki ülkelerin durumunu, planlarını ve bu dönemde Barbaros ile Doria arasındaki düşmanlığın ne durumda olduğunu anlatmıştır:
“ Barbaros Hayreddin Paşa’nın Kuzey Afrika kıyılarındaki bölük pörçük Arap kabilelerini ve yerli Zuzuvaları tek bayrak altında toplama ülküsü, İspanyollara karşı Türk hakimiyetini sağlama umudu yendiden belirmişti. Ötede Kral Carlos (V.Charles), Papalık’ta yapılan bir tören ile yetkilerini genişletip Kutsal Roma Cermen İmparatoru olmanın sarhoşluğunu yaşıyormuş. Kıyıda İngiltere Kralı Henry yeni hanımlar alıp veliaht sayılarını arttırmakla uğraşıyor, Grand Seignour Kanuni Sultan Süleyman’ın orduları fetih üstüne fetihler yapıyor, kimse denizlerde kimin ne yaptığına bakmıyor, ne olup bittiğiyle fazla ilgilenmiyordu. Akdeniz’in Barbarossa ile Andre Doria’ya kaldığı zamanlar demekti bu. Artık birinin mizanasında sancak dalgalandığında diğerinin pupa feneri sönecek, ötekinin başomuzluk topları gümbürdediğinde berikinin bodoslamasında baltalar ve kılıçlar işlemeye başlayacaktı. Aralarındaki kovalamaca yeniden suların sesini değiştirecek, adaların ve kıyıların sınırlarını çizecekti. Üstelik her ikisi de denizcilik ilmindeki yenilikleri takip ediyor ve sahipleniyorlardı. Anlaşılan, her ikisinin de maksadı yekdiğerinin boğazını kendi elleriyle sıkmaktı ama bunu hemen yapmak istemiyorlardı. Sancak gemisinde Doria’nın kendisi yoksa Barbarossa kumandayı Aydın Reis veya Salih Reis’e veriyor, Barbarossa’nın denizde olduğunu öğrendiği an ise gece yarısı olsa bile aniden dalgalara atılıyordu. Sonra Doria cephesinde olup biten de bundan farklı değildi. Barbarossa Avrupa yakasında bir kıyıya vurduysa, o da Cezayir yakasında başka bir kıyıya vurarak misilleme yapıyor veya tam tersi Doria Müslümanlara bir eziyet ettiyse Barbarossa da Hristiyanlara aynısını reva görüyordu. Bütün Akdeniz ikisi arasındaki bu rekabeti artık çok iyi biliyor ve birinden zarar gören hemen diğerine koşup sığınıyordu. Birbirlerini öldürmeye erteleyip durmalarının bir sebebi de galiba bu idi. Çünkü her ikisi de hasım olmaktan dolayı menfaat elde ediyorlar birini diktiğini diğeri sökerken birinin yaptığını öbürü bozarken birinden kaçanı diğeri kucaklarken gemilerdeki denizlere gün doğuyor, geçim olmuyor, zaman zaman da ganimet yağıyordu. Doria, Carlos Kral için bir sefere çıktığında Barbarossa nakliye himaye faturasını üç veya dört katına çıkarıyor, aynı şeyi bir zenginin yükünü emniyetle taşıttığında Andrea Doria yapıyordu. Akdeniz’e açılan her Hristiyan gemisine doğru yemlerini zayıflatmak için Hızır Hayreddin Reis tarafından nasıl el konabiliyorsa, her Müslüman gemi de Doria için aynı ganimet değerini taşıyordu. Şüphesiz birbirlerinin can düşmanlarıydılar ve canlarını almak istiyorlardı ama ikisi de sanki bu arzuyu erteleyip duruyorlardı. Deniz mevsimi başladığında her ikisi de birbirlerine tuzak hazırlamakta maharet sahibi bile olmuşlardı.”
Bu yıl içerisinde (1538 ) Andrea Doria’nın oğlu Giovanni Doria, Barbarossa’ya esir düşmüştü. Bu olayları Seyyid Muradi şöyle anlatır:

(Giovanni Doria)
Aydın Reis otuz üç gemi ile limana girdi bunlardan on biri ganimet idi. Çok geçmedi Aydın Reis’in şerefine kurulan mecliste sofraya otururken Hızır Reis’in gözleri ayakta bekleyen iki gence takıldı, mavi gözleri ve sarı saçları kadar tavırları da ecnebi olduklarını gösteriyordu. Hızır Reis, Aydın reise döndü ve dedi ki “ Misafirlerimiz kimdir Aydın’ım ? ”. Takdim edeyim Reis babam. Bu genç Doria Kaptan’ın yegane oğlu, yasak aşkın meyvesi Giovanni Doria’dır. Vesayetini üzerine almış ve himaye etmiştir. Yanındaki de onun katibi ve yardımcısıdır, Türkçe bilir. Babası İspanyol donanması ile Carlos Kral’ı götürürken bu Giovanni’yi de beş beylik kadırgası ile Akdeniz’de sizden haber alması için bırakmış, tutup getirdik.”
Hızır Reis ayağa kalktı Giovanni’nin yanına kadar gitti. Elinden çekerek hemen dizinin dibine, sofraya götürdü. Giovanni’nin dizleri yer sofrasına oturacak kadar bükülmüyordu. Baş köşeye oturtulmaktan da ayrıca şaşırmış durumdaydı. Hızır Reis onu rahatlatmak için bana baktı tercüme etmemi istiyordu:
“ Babanız Truvalı denizcilerden sonra Akdeniz’in gördüğü en büyük kaptanlardan biridir. Yemeği sizinle beraber yemek beni bahtiyar eder, buyurunuz.
“ Babam da aynı sözleri sizin için söylerdi şüphesiz. Ama sizin oğlunuzu sofranıza oturtma alicenaplığını gösterir miydi bilemiyorum.”
Aralarında sıcak bir rüzgar esmişti. Ona başından geçenleri anlatması gerektiğini söyledim. Sakin konuşuyordu, kolay tercüme edebiliyordum. Macerasını öğrendik :
“Babam kutsal kralımızı götürmüştü, ben de beş adet beylik kadırga ile Akdeniz’de istihbarat toplayacaktım. Barselona’dan Valencia’ya gidip kumanya ve levazımat almam gerekiyordu. Olivia kontunun beni beklediğini söylediler. Kont, işe yarar ve zanaatkar taifesinden çok sayıda Müdeccen’in Türk korsanlar tarafından Cezayir’e götürüldüğünü, hepsinin geri getirilmesi gerektiğini, bu sorumluluğun babamda olduğunu, üstelik götüren üç geminin de Formentera açıklarında görüldüğünü söyledi. Biraz daha konuşunca Türklerin bol miktarda para ve mücevher alıp gittiklerini ağzından kaçırdı. Götürülen servetin kendisine ait olduğu belliydi. Onu geri getirirsem esirlerin hepsi ile birlikte hazinenin yarısını da bana vermeyi taahhüt etti. Hesap ettim beş kadırgam vardı ve üç gemi ile başa çıkarım diye düşündüm. Bu da yaklaşık on bin duka şahsi servet demektir. Ne çare kadırgalarımda yeteri kadar cesur askerim olmadığını unutmuştum.”
Barbarossa sözün burasında güldü:
“Gemiye yeterli askeri almadan denizde ava çıkmak ha? Sen iyi bir korsan olamazsın evlat.
Aydın Reis elini dizine vurdu:
“ Ben de kadırgaları fark ettiğimde hınca hınç askerle dolu zannetmiştim.”
“ Siz İspanyol askerlerinin kralın taç giyme töreni için İtalya’ya gittiğini de bilmiyordunuz Aydın Reis!”
“Sen de benim Mağribeleri karaya çıkardığımı ve esir damlarına yerleştirdiğimi öğrenememişsin.
“ Hayır öğrenmiştim. Palamarlarınızı çözüp üstüme hızla dirisa ettiğinizde kadırgalarımız da avlanmaya hazır kuşlar gibi titreyip duruyorlardı.”
“Siz öyle zannedecektiniz, çünkü askerlerin başlarını kadın gibi bağlamaları için bütün Müdeccen kadınların örtülerini toplamak zorunda kalmıştım.”
“Yaa !.. Biz de sizi o halde görünce teslim olmaya geldiğinizi düşündük.”
“Pruvamda beyaz bayrak gören de kim ? Hah ha !.. Genç arkadaşım sen açgözlülüğün yüzünden bir zaferi kaçırdın, üstelik hayatını kaybettin.”
Hızır Reis imalı bir şekilde öksürdü. Herkes anladı ki Aydın Reis’in ağzından çıkan son cümle içindi. Hızır Reis dururken Aydın Reis nasıl olur da bir esire “hayatını kaybettin” diyebilirdi? Bu kararı vermek Osmanlı’nın Cezayir sancakbeyi Hızır Reis dururken Aydın Reis’e nasıl düşerdi? Belki de bu yüzden Aydın Reis’in cümlesini tersine çevirdi.
“Cezayir’i fethettiğimde burada bir düşman ile karşılaştım genç arkadaşım. Adı Don Martin de Vargas idi .Yiğit ve asil bir düşman idi. Sen Paolo kalesini öyle savundu ki ona hayran kaldım ve bağışladım. Şimdi misafirdir, tıpkı sizin gibi. Madem ki Don Martin’i bağışladım seni de bağışlıyorum. Çünkü seni de mert bir delikanlı olarak gördüm. Aziz Giovanni o hınzır baban ile arama kan davası sokmak en son isteyeceğim şeydir. Birkaç gün misafirimiz ol. Çok gecikmez, biz sefere çıktığımızda seni de İspanya kralına hediye olarak yollarız. O vakte kadar oğlum Hasan sana eşlik edecektir. Kılıcın ve tercümanın da her daim yanında olacaktır.”
Her şey Barbarossa’nın dediği gibi de olmuş, ilk seferde İspanya kralına götürülmüştü. Bu durum karşısında sinirlenen İspanya Kralı misilleme olarak Andrea Doria’dan Barbarossa’nın oğlu Hasan’ı esir getirmesini söylemiş fakat Doria bir türlü fırsat bulup Hasan’ı ele geçirememişti.
Andrea Doria’nın Amiral Oluşu
İmparatorluk donanmasında amiral rütbesiyle oldukça başarılı olan Doria Osmanlı İmparatorluğu’na karşı sayısız sefere katılır, Koron ve Patras’ı ele geçirir. 1535 yılında Tunus’un fethine katılır. 1538 yılı Şubat ayında Papa III. Paulus’un öncülüğünde kurulan Kutsal İttifak donanmasını kumanda eder. Papalık Devleti, İspanya, Kutsal Roma-Cermen, Venedik ve Malta Şövalyeleri birlikleri 1538 Eylül ayında Preveze Deniz Muharebesi’nde Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanmasına yenilir.
PREVEZE DENİZ SAVAŞI
Kuvvetler
Barbaros Hayreddin Paşa’nın komutası altında 122 kadırga ve kalyon ile 12.000 levent vardı. Kutsal Birlik donanması ise 112 kadırga, 50 kalyon ve 140 barka olmak üzere 300 küsur (bazı kaynaklara göre 600 küsur) parça idi ve 60.000 askeri taşıyordu. Haçlı donanmasının kumandanı, o sıralar Kutsal Roma Cermen İmparatoru Şarlken’in hizmetinde olan Cenevizli Amiral Andrea Doria idi.
Konuşlanma
Kutsal Birlik donanması Korfu Adası yakınlarında bir araya geldi. Amiral Marco Grimani komutasındaki Papalık filosu ve Vincenzo Capello komutasındaki Venedik filosu ilk gelenlerdi. 22 Eylül 1538’de de Andrea Doria beraberindeki İspanyol-Ceneviz filosu ile onlara katıldı.
Doria varmadan önce Grimani, birlikleri Preveze Kalesi yakınlarında karaya çıkarmayı denedi. Ancak Osmanlı kuvvetleriyle peş peşe birkaç defa karşılaşarak kayıp vermesi üzerine Korfu’ya çekildi. O esnada Barbaros hala Ege’deki İstanköy Adası’ndaydı. Ancak o da Osmanlı donanmasının geri kalanıyla birlikte demir aldı ve yolu üzerindeki Kefalonya Adası’nı ele geçirdikten sonra Preveze’ye vardı.
Sinan Reis, Barbaros Hayreddin Paşa’ya askerleri Narda Körfezi’nin girişinde bulunan ve Preveze’ye yakın bir konuma sahip olan Actium’a yerleştirme önerisinde bulundu. Barbaros ilkin bu fikre karşı çıksa da daha sonra bu hamlenin Türk zaferini garanti altına alacağı anlaşıldı. Actium’daki kaleyi tutan Türk askerleri Barbaros’un filosunu topçu ateşiyle desteklerken Doria’yı da gemilerini sahilden uzakta tutmaya zorlayacaktı.
Haçlıların zafer elde edebilmeleri için Actium’a asker çıkarmaları gerekiyordu. Ancak Grimani’nin giriştiği ilk hücumda geri püskürtülmesinden sonra Doria, karada da bir bozgun yaşamaktan korkuyordu. 25 ve 26 Eylül’de iki kez daha, ancak bu sefer Actium’un tam karşısındaki Preveze Kalesi’ni hedefleyerek, askerlerini karaya çıkarma girişiminde bulunan Haçlılar, Murat Reis tarafından geri püskürtüldü.
Ters bir rüzgârın onları Türklerin bulunduğu kıyılara sürüklemesinden korkan Doria’nın gemilerini sahilden epey uzakta tutması Barbaros Hayreddin Paşa’ya avantaj sağlıyordu. Bu duruma düşmek istemeyen Doria, 27 Eylül’ü 28 Eylül’e bağlayan gece otuz mil güneye hareket etti ve rüzgâr dindiğinde Lefkada Adası yakınlarındaki Sessola’ya demirledi. O gece Doria ve komutanları ellerindeki en iyi seçeneğin İnebahtı’ya doğru bir saldırı düzenlemek ve Barbaros’u savaşmaya zorlamak olduğuna karar verdiler.
Muharebe
Şafak sökerken Türklerin üzerine doğru geldiğini gören Doria çok şaşırmıştı. Barbaros Hayreddin Paşa da demir alıp güneye ilerlemişti. Turgut Reis 6 büyük galyotla beraberdi ve sol kanat kıyıya iyice sokulmuştu. Sayıca az Osmanlı kuvvetlerinden böylesine cesur bir saldırı beklemeyen Doria, Grimani ve Capello’nun baskılarına rağmen, ancak üç saat sonra demir almak ve savaşa hazır olmak için emir verebildi. İki donanma nihayet 28 Eylül 1538’de, Narda Körfezi’nde, Preveze açıklarında birbirlerine nişan aldı.

Rüzgârın olmaması Doria’nın zararınaydı. Muazzam silahlara sahip Venedikli devasa sancak gemisi Galeone di Venezia rüzgârsızlık yüzünden kıyıdan 4, Sessola’dan 10 mil açıkta hareketsiz kalmıştı. Haçlı gemileri Galeone di Venezia’nın yardımına koşmak için çabalayadursun, Osmanlı kadırgalarınca etrafı sarılan gemi, saatlerce süren çetin bir çarpışmada Osmanlı gemilerine epey hasar verse de ele geçirilmekten kurtulamadı. Nihayet rüzgâr esmeye başladığında Haçlı donanması harekete geçti. Doria ilk olarak Türkleri denize çekmek üzere tasarlanmış birkaç manevra gerçekleştirdi. Sicilya valisi Ferrante Gonzaga karma filonun sol kanadını, Malta Şövalyeleri sağ kanadını tutuyordu. Doria en hızlı kadırgalarından dört tanesini Gonzaga ve Malta Şövalyeleri’nin arasına, ön merkez cepheye yerleşmiş olan yeğeni Giovanni, Andrea Doria’nın komutasına verdi. Doria’nın kadırgalarıysa onların arkasında, Grimani ve Capello’nun yönetimindeki Papalık ve Venedik kadırgalarının ise önünde uzun bir hat oluşturacak biçimde yerleşmişti. En arkada ise Alessandro Condalmiero (Bondumier) komutasındaki Venedik kalyonları ile Francesco Doria komutasındaki İspanyol-Portekiz-Ceneviz kalyonları barkalar ve destek gemileriyle birlikte konuşlandırılmıştı. Osmanlı donanması Y şeklinde bir dizilişe sahipti. Barbaros; Sinan Reis, Cafer Reis, Şaban Reis ve oğlu Hasan Reis (daha sonra Hasan Paşa) ile beraber merkezdeydi. Seydi Ali Reis sol kanadı, Salih Reis sağ kanadı komuta ediyordu. Uzun süren savaş sonunda Andre Doria’nın liderlik ettiği Kutsal İttifak donanması, Barbarossa’nın liderlik ettiği Osmanlı donanmasına yenildi.
Doria, Preveze yenlgisinden sonra 1544 yılında Crépy Antlaşması ile sona eren İtalya Savaşları’nın ardından emeklilik günlerini geçirmek için inzivaya çekilmeyi umar. Ancak büyük serveti ve varisi olan Giannettino Doria’nın mağrur siyaseti yüzünden çok sayıda düşman kazanır. 1547 yılında aileye karşı Fieschi komplosu düzenlenir. Darbe girişimi başarısız olsa da Giannettino öldürülür. Doria darbe bahanesiyle soylu ailelerden darbecilere yardım edenleri tasfiye ederek iktidarını Parma ve Piacenza’yı da kapsayacak şekilde genişletir. Cenova’da benzer darbelerle karşılaşsa da iktidarı vermeyen Doria, imparatordan gelen şehrin merkezine tahkimatlı bir kale yapma ve İspanyol askerlerini barındırma önerisini de sürekli olarak reddederek kentin bağımsızlığını korumaya çalışır. 1550 yılında 84 yaşında yine Cezayirli korsanlara karşı sefere çıkar. 1552 yılında Ponza Deniz Muharebesi’nde Turgut Reis Andrea Doria komutasındaki İspanyol-İtalyan donanmasını yener. İspanya ile Fransa arasında yine savaş çıkıp Fransızlar 1553 yılında Korsika’yı alınca Cenovalı komutan yine göreve çağrılır. 1553-1555 yılları arasında adada başarıyla savaşır. 1555 yılında Cenova’ya kalıcı olarak döner. Yeğeninin oğlu Giovanni Andrea Doria onun gibi Cezayir’e saldırsa da 1560 yılındaki Cerbe Deniz Muharebesi’nde Piyale Paşa ve Turgut Reis komutasındaki Osmanlı Donanmasına yenilir. Giovanni Andrea, Andrea Doria’nın varisi olacak ve ailenin geleneğini sürdürecektir.
Bu büyük tarihe sahip Kaptan Doria’nın ismi birçok gemiye verilmiştir:
- USS Andrew Doria (1175 ve 1908), ABD Donanmasındaki 2 gemi
- Andrea Doria, 1891 yılında yapılmış İtalyan savaş gemisidir, I. Dünya Savaşı’nda görev yaptıktan sonra 1929 yılında sökülmüştür. Aynı isimli 1916 yılı yapımı İtalyan savaş gemisi I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı’nda görev yaptıktan sonra 1956 yılında sökülmüştür.
- İtalyan bandıralı yolcu gemisi SS Andrea Doria 1951 yılında suya verildikten sonra 1953 yılında ilk seferine çıkmış, 1956 yılında da batmıştır.
- İtalyan donanmasındaki Andrea Doria adlı füze kruvazörü 1964-1991 yılları arasında hizmet vermiştir.
- İtalyan donanmasındaki Andrea Doria adlı firkateyn 2007 yılında hizmete girmiştir.
KAYNAKÇA
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Andrea_Doria
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Andrea_Doria
- https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0talya_Sava%C5%9F%C4%B1_(1521-1526)
- Efsane ( Barbaros Hayreddin Paşa )-İskender Pala- sayfa; 186,187,190,212,213,214,231,232,233,234,309,310,338,339,343,344,345,346,347,348,349
- Barbaros Hayreddin Paşa’nın Hatıraları-Seyyid Muradi
EREN YILDIZ

