in ,

KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NDA TÜRK DONANMASI

Türk Silahlı Kuvvetleri kod adı ‘’Atilla Harekâtı’’ olan ve kesin Türk zaferiyle sonuçlanan Kıbrıs Barış Harekâtı, 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü Başbakan Bülent Ecevit’in liderliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adaya intikal etmesiyle başladı.

20 Temmuz 1974 Cumartesi günü, hepsi Türk tersanelerinde yapılmış çıkarma gemilerinin taşıdığı Deniz Piyade Alayı’mız, Girne yakınlarındaki Yavuz/Platini plajında kıyı başını tutmuş ve çıkarma başlamıştı. Bu hızlı ve kuvvetli başlangıç Türk Kara Kuvvetleri’nin üstün başarısının yanında, Türk Deniz Kuvvetleri’nin bünyesindeki Türk çıkarma gemilerinin ve deniz piyade taburlarımızın görevlerini en etkili şekilde yapmış olmaları şanlı Türk tarihine akıllardan silinmeyecek bir zafer daha eklemiştir.

Askeri harekât nevileri içinde en zor ve kayıp riskleri en yüksek olan amfibi harekâtı ve daha da zoru olan amfibi hücum harekâtını dünya tarihi içinde başarabilmiş az sayıda silahlı kuvvet mevcuttur. 1963, 1964 ve 1967 Kıbrıs krizlerinde Kıbrıs Adası’ndaki soydaşlarımızın can güvenliğini ve geleceğe yönelik stratejik çıkarlarını korumakta yetersiz kalan Türkiye, 1974 yılına kadar geçen sürede süratle ve azimle güç intikal yeteneklerini artırmış ve bu çerçevede en büyük önem, amfibi alay ile bu gücü Kıbrıs sahillerine taşıyacak Türk donanması bünyesindeki çıkarma gemilerinin tedarikine verilmiştir. Deniz piyade birliğimizin 1967’den itibaren önce Oramiral Necdet Uran ve daha sonra Oramiral Kemal Kayacan’ın yönlendirmesiyle Binbaşı Neşet İkiz tarafından kurulmasına paralel bir şekilde, çıkarma gemileri de süratle Türk deniz gücünün yeni unsurları olarak deniz tarihimizdeki yerini almıştır. Bu gemilerin inşasında Donanma Vakfı’nın katkıları çok büyüktür.

Kıbrıs Barış Harekâtı tarihine kadar geçmişinde hiçbir amfibi hareket tecrübesi olmayan Türkiye Cumhuriyeti Donanması, kendi çıkarma gemilerini inşa etti, amfibi taburlarını kurdu ve kendi stratejisini oluşturdu. Daha önce bu alanda deneyimi olmayan Türk Deniz Kuvvetleri, çıkarma gemilerini en kıdemlisi üsteğmen ve astsubay üstçavuş olmak üzere otuz dört gemi olarak komutanlarıyla beraber 19 Temmuz 1974’te Mersin Limanı’ndan Kıbrıs Adası’na ilk ve başarılı tecrübesini elde etmek üzere yolladı.

Kocatepe Olayı:

Harekâtın ikinci günü olan 21 Temmuz 1974’te, Yunanistan’dan yolan çıkan deniz konvoyunun Baf Limanı’na askerî malzeme götürmekte olduğuna dair istihbarat alınınca, Girne açıklarında bulunan TCG Adatepe (D-353), TCG Kocatepe(D-354) ve TCG Mareşal Fevzi Çakmak (D-349)’a önleme harekâtı emri verilmiştir. Harekât planına göre, Yunan konvoyunu hedef alan hava taarruzundan sonra, üç Türk gemisi konvoydan geriye kalanlara denizden taarruz edeceklerdir. Bu, düşman konvoyunun imhasını amaçlayan, iyi düşünülmüş bir plandır. Yunan konvoyu Baf’a hiç hareket etmemiştir. Türk keşif uçağı Rodos’tan gemiye nakledilen 12 askerî kamyon görmüştür. Genelkurmay’daki koordinasyonsuzluk sonucu bu bilgi 12 gemilik konvoy olarak algılanmıştır. Harekât planına sadık kalan üç Türk gemisi ise hedef bölgeye intikal ederek harp durumuna geçmişlerdir. Çok geçmeden kuzeyden gelen Türk filoları, hedef bölgedeki Türk gemileriyle karşı karşıya gelmişlerdir.

Telsizden Türkçe anonsu duyan ve gemilerin pruvalarındaki Türk bayraklarını ve diğer sembolleri gören pilotlar, kısa bir tereddüt yaşamışlar ve Ankara Akıncı ile temas kurmuşlardır. Hava üssü, durumu hemen Harekât Başkanlığı’na iletmiştir. Bunun bir Rum oyunu olduğundan hiç tereddüt etmeyen Harekât Başkanlığı yetkilileri, filolara gemileri batırma emri vermiştir. Zira bu durumla sıklıkla karşılaşıldığı gibi, aynı gemilerden Yunanistan Deniz Kuvvetleri’nde de bulunuyordu.

TCG Kocatepe (D-354)’de 54 mürettebat ve 13 deniz piyadesi olmak üzere toplam 67 personel şehit düşmüş ve 21 Temmuz ya da 22 Temmuz’da TCG Kocatepe batmıştır. TCG Adatepe ve TCG Mareşal Fevzi Çakmak da hasar almışlar ancak kuzeye, Türk sahillerine çekilebilmişlerdir.

Kocatepe’nin komutanın da içlerinde olduğu bir kısım asker botlarla Türkiye’ye ulaşmaya çalıştı. Bu askerler İsrail Deniz Ticareti Okulu teknesine rastladı. Bu tekne tarafından bölgede yapılan tur sonucunda 42 asker kurtarıldı. Askerler daha sonra Hayfa’dan uçakla Türkiye’ye getirildi. Lübnan gemileri tarafından toplanan askerler ise Kaddafi tarafından karşılandı ve Türkiye’ye teslim edildi. Gemi komutanı zamanın Deniz Albayı Güven Erkaya da dâhil olmak üzere, hayatta kalan personelden bir kısmı Türk gemilerince kurtarılmış; diğer bir kısmı da Libya, İngiliz ve İsrail gemilerince denizden alınarak Türkiye’ye dönmüşlerdir.

TCG Kocatepe mürettebatından Kıbrıs Gazisi Emin Sacit Kemanoğlu o anları şöyle anlatıyor:

Birden patlamalar başladı. Patlamalardan bir tanesi de bizim gemide oldu. O ana kadar uçaklardan düşmanlık beklemeyen Türk gemileri, ilk bombaların hemen ardından hava saldırı alarmı verdi. Aniden bütün elektrikler kesildi ve gemi durdu. Daha sonra arkadaşlarımdan öğrendiğime göre bombalardan biri geminin motor hanesine isabet etmişti. Normalde uçakların hareketli hedefleri vurması çok zormuş. Ama ilk bomba motoru susturunca TCG Kocatepe Türk jetleri için kolay bir hedef haline geldi. İlk patlamadan sonra sağ kalan mürettebat can yeleklerini giydi ve sağlam kalan filikaları suya indirdi. Tahliye sırasında uçakların saldırısı sürüyordu:

İlk saldırının üzerinden iki saat geçmişti ki Fevzi Çakmak Destroyeri denize dağılan  Kocatepe mürettebatını toplamak için bize yaklaşmaya başladı. Tam o sırada uçaklarımız yine geldi. Adatepe, Kocatepe ve Fevzi Çakmak gemileri denizaltı savunması için üretilmişti. Hava savunma silahları bulunmuyordu. Ama Fevzi Çakmak topları ile uçaklarımızın alçalmasına izin vermiyordu. Dört topu birden çalışıyordu. Çok başarılı manevralarla, uçakların yüksekten bıraktığı bombalardan kaçmayı başardılar. Derken o da bir yara aldı. Baktı ki baş edemeyecek, bir sis bombası attı ve bir daha Fevzi Çakmak destroyerini görmedik.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk ulusu ne kadar güçlü, azimli, saygın bir kurum ve ulus olduğunu Kıbrıs Barış Harekâtı’nda da üstün başarılarıyla kanıtlamıştır.  Bugün bağımsız bir Türk ülkesi olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için çarpışan tüm şehitlerimize, gazilerimize, neferlerimize sonsuz minnet borçluyuz.

Seyit Ali ALTINSOY

1 Comments

Cevap bırakın
  1. Bu makaleyi yazan Kardeşim Seyitali Altınsoy bizim gururumuz. Gelecek nesile ve şimdiki nesile ışık tutacak bir makale. Tebrikler kardeşim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dargeb Speaking Club

Denizcilik Sektöründe Kadın-2