in ,

Çatmadan Doğan Zararlardan Donatanın Sorumluluğu

    ÇATMADAN DOĞAN ZARARLARDAN DONATANIN SORUMLULUĞU

Çatmanın ne olduğunu gördükten sonra bunun türlerini ve doğurduğu hukuki neticeleri değişik gözden geçirelim. Çatma, kusurlu çatma ve kusursuz çatma diye ikiye ayrılır. Kusurlu çatmayı ise, müşterek kusurlu çatma ve bir tarafın kusuru ile çatma, kıyasen çatma ismi altında üçe ayırmak mümkündür. 

A)Kusursuz Çatma: Çatışan gemilerden hiç birisine bir kusur izafe etmek mümkün olmazsa, kusursuz çatmadan bahsedilir. 1216. maddede kusursuz çatmayı üç imkan dahilinde belirtmiştir. Çatma ya bir kaza eseridir, ya bir mücbir sebep etkisi ile olmuştur, ya da sebebi meçhul kalmıştır. Hayat tecrübelerimize, bilgi imkanımıza göre bir hadisenin evvelden görülüp önüne geçilebilmesi mümkün değilse, bir kaza veya mücbir sebep vardır. Çatmalarda rol oynayan mücbir sebep tabii bir olaydır.

Örneğin, kuvvetli sis, kuvvetli fırtına. Ancak olağan günlük olaylar mücbir sebep kabul edilmez. Örneğin, yağmur yağma, karanlık olma gibi. Kusursuz çatmanın bir halinde çatma nedeninin tespit edilememesidir. Her iki tarafta çatmanın hakiki sebebini ispat edemezse, çatma kusursuzdur. Çünkü kusuru bulmak için hadiseyi tamamen izah etmek lazımdır. Çatmanın illiyet bağını bulmadan kusurun varlığına veya yokluğuna karar vermeye imkan yoktur. Böyle durumlarda tazminat hakkı doğmayacaktır. Kusursuz çatmada herhangi bir tazminat talep hakkı doğmayacağına göre her zarar gören bu zarara kendisi katlanacaktır. 

B)Kusurlu Çatma: Çatmaya herhangi kusurlu bir fiil sebep olmuşsa kusurlu çatma söz konusudur. 

1-Yalnız Bir Tarafın Kusuru İle Çatma: Bir tarafın kusuru neticesinde meydana gelen çatmayı anlatan kanunumuzun 1217. maddesinde söyle diyor, “çatma gemilerden birinin gemi adamlarını kusurundan ileri gelmiş ise zararı o geminin donatanı tazmine mecburdur ”Yani bir gemi donatanının çatmadan doğan zararlardan mesul olması için kendi gemi adamlarının yaptığı bir kusur bulunmalı, bu kusur neticesinde çatma ve zarar meydana gelmeli, yani kusur ile çatma ve zarar arasında bir illiyet bağı bulunmalıdır.

Bizim kanunumuz gemi adamlarından birinin kusurunu yeterli görmüştür. Kanunumuzun 947. maddesinde “donatan gemi adamlarından birinin vazifesini yaparken işletiği kusuru neticesinde 3. şahıslara verdiği zarardan dolayı mesuldur” Ancak kanun kılavuzun kusuru ile meydana gelen çatmalar bakımından “gemiye mec-buri olarak alınan müşavir kılavuzun kusuru sebebi ile çatma meydana gelmişse, geminin sevk ve idaresi kaptanda kaldığından sevk ve idare sorumluluğu da kaptana ait olur. Ortaya çıkan zararlardan kaptanla beraber donatanda sorumlu olur.

Ancak kaptana yanlış bilgi veren kusurlu kılavuza veya kılavuzu çalıştıran müesseseye donatanın rucû imkanı vardır. Kaptan herhangi bir mecburiyet olmaksızın kendi isteği ile gemiye yardımcı kılavuz almış ise Türk Hukukunda kılavuzun gemi adamı sayılacağına dair herhangi bir hüküm olmadığına göre, kılavuzun kusurlu fiilinden donatan sorumlu olmaz. Kusurlu geminin donatanı, bu gemi içinde taşınmakta olan yüke gelen zararlardan eğer kendi kusuru yoksa sorumlu olmayacaktır. Zira gemi adamlarının çatmaya sebep olan kusurları teknik kusur yani geminin sevkine veya başkaca teknik idaresine ait bir harekettir. Donatanın yükle ilgililere karşı sorumluluğu ise taşıyanın gemi adamlarının kusurundan doğan mesuliyeti derecesindedir. 

MÜŞTEREK KUSURLU ÇATMA

Çatışan gemilerin hepsi kusurlu ise bu taktirde kusurlu gemilerin donatanları müştereken mesuldür. Çatma nedeniyle müşterek kusurlu gemilerin veya gemide bulunan malların uğradıkları zarar için tazminat, sözü geçen donatanların sorumlu bulundukları kusurların ağırlıkları oranındadır. Gemide bulunan bir insanın ölümünden veya yaralanmasından yahut sıhhatinin bozulmasından doğan zararlardan gemilerin donatanları zarar görene karşı müteselsilen sorumlu olurlar. Müşterek kusurlu çatma, çatışan gemilerin hepsinin gemi adamlarının kusurlu olması halinde söz konusudur. Ancak burada da yine kusurdan hukuka aykırı ve kusurlu bir fiil ile zarara sebep olma anlaşılmalıdır. Kusurlu gemi donatanları bu zararlardan müteselsilen sorumludur. Zarar görenler her iki gemi donatanından zararın tamanını talep ve dava edebilirler. Tazminat ödeyen donatanın diğer donatana rucûnda yine kusurların nispeti göz önünde tutulur.

ÇATMA OLMAKSIZIN ZARAR

Doktrinde “kıyasen çatma” veya “vasıtalı çatma” adı verilen bu hal ilk defa Brüksel Sözleşmesinde düzenlenmiştir. Ticaret Kanunumuz 1220. maddesi söyledir: “gemi bir manevra yapmak veya yapmamak suretiyle yada kurallara riayetsizlik yüzünden başka bir gemiye yada gemide bulunan can veya mallara çatma olmaksızın bir zarar verirse bu kısım hü¬kümleri tatbik olur.” Burada gemiler arası fiili çatışma olmaksızın meydana gelen zararlar bazı hallerde çatma hükümlerine tabi tutulmaktadır. Bu haller söyle sıralanır. -Yanlış manevra yapmak; Denizcilik tekniğine göre, içinde bulunan durumda yapılması gerekli manevrayı yapmamak veya yapılmaması gereken manevrayı yapmak, kaptanın yanlış manevra yapması sebebiyle başka bir gemiye veya içindeki yük ve şahıslara bir zarar meydana gelmiş olmak. -Nizanlara riayetsizlik; Denizde seyrüsefer düzenleyen ve belirli bir davranışı öngören hukuk kurallarından herhangi birine aykırı hareket edilmiş olması. Kıyasen çatmanın menfi şartı da gemiler arasında maddi çatışma olmamasıdır. 

DONATANIN ÇATMA ZARARLARI İÇİN -İLE- SORUMLULUĞU

ÇATMA ALACAĞININ TAHSİLİ SORUMLULUĞU

Çatma sebebiyle doğan zararların alacaklısı, zarar gören mal ise bunun maliki veya üzerinde ayni hak sahibİ olanlar, can zararına uğramış şahıslar veya bunların ölümü halinde mirasçılar ve desteğinden yoksun kalanlardır. Çatma sebebiyle gemi ve yükten başka gemide bulunan şeylere de zarar gelebilir. Örneğin, yolcu bagajları, gemi adamlarının şahsi eşyaları gibi. Eşya zararları tam ziya veya kısmi hasar şeklinde olabilir. 

Can zararları, yolcular, gemi adamları, kaçak olarak gemiye giren kimseler bakımından olabilir. Çatma bir haksız fiildir, zarar gören şahıslar alacaklarının tahsili için HMUK’a göre yetkili Ticaret Mahkemesinde dava açarak haksız fiilin şartlarını yani gemi adamlarının hu-kuka aykırı ve kusurlu hareketleri ile çatmanın meydana geldiğini ve zararın da çatmanın sonucu olduğunu ispat etmek zorundadırlar. Mahkeme, çatma alacağının tahsiline dair kararında mahdut aynî mesuliyetin göz önünde tutulmasına da işaret etmelidir. Çatmadan doğan tazminat alacaklarının tahsili davası bakımından zaman aşımı iki yıldır.  

KURTARMA VE YARDIMIN UNSURLARI

1.Tehlike: Kurtarma ve yardımın varlığı için gemi veya gemideki şeylerin tehlike altında bulunması şarttır. T.T.K. 1222. maddede de, bunun bir deniz tehlikesi olmasını istemektedir. Bu-nunla harp tehlikesinin kapsam dışı tutulmak istendiği anlaşılır. Tehlike hava şartları, denizin durumu veya mürettebatın eksilmesi gibi sebeplerden ileri gelebilir. Tehlikenin hem gemiyi hemde yükü tehdit etmesi şart değildir. Bunlardan birinin olması yeterlidir. Tehlikenin mevcut yani hemen ve doğrudan doğruya tesirini gösterecek durumda olması şart değildir. Daha sonra tesirini gösterecek olması yeterlidir. Tehlikenin esas olarak yani fiilen mevcut olması gerekir. 

2. Kurtarılan Veya Yardım Gören: Kanuna göre kurtarma ve yardım hizmetinin konusu tehlikede bulunan gemi ve içindeki şeylerdir. Gemiden amaç her türlü deniz gemisidir. Gemi kurtarılamayacak şekilde batar veya tamir kabul etmez hale gelirse, bu vasfı sona erer. Artık bir enkazdır. Enkaz çıkarmada kurtarma ve yardım hizmeti olmaz. Kurtarma ve yardımın konusu gemiden başka “gemide bulunan şeyler”dir. Bunlardan en önemlisi yüktür. Genellikle yük, deniz yolu ile taşınmak üzere gemiye yüklenen eşyadır. Böylece yük gemi ile beraber kurtarma-yardım hizmetine konu olur. Ancak yükün kurtarılmasıda mümkündür. Yükden başka “navlun” ve “yolcu taşıma ücreti” de gemide bulunan şeylere dahil bulunmaktadır.

Bunların dışında, gemide bulunup da maddi bir değeri olan herşey kurtarma ve yardım hizmetine konu olabilir. İnsanlar ise bu hizmetin konusu değildir. Kurtarma ve yardıma konu teşkil eden geminin içindeki insanların maruz bulundukları tehlike, ücretin hesabında dikkate alınıp bir insan kurtarılması bahis konusu olamaz.

3. Kurtarma ve yardım hizmeti: Kurtarma ve yardım hizmeti genellikle başka bir gemi tarafından yapılır. Ancak kurtarıcı veya yardımcının gemi olması şart değildir, bir şahıs da olabilir. Kurtarma ve yardım hizmetini, tehlikede bulunan geminin donatanına ait başka bir gemide yapabilir. Denizde tehlike içinde bulunan bir gemiye yapılan müdahalenin geçerli olması, yani bir kurtarma ve yardım ücreti borcu doğabilmesi için bir şartta tehlike içinde bulunan gemideki gemi adamları, kurtarma ve yardım hizmeti ifa etmekle ücret hakkına sahip olamazlar. Bunların hizmet sözleşmelerinin konusu esasen gemiyi devamlı surette selametle sevk ve idare etmektir.

Ancak hizmet konusunu geminin sevk ve idaresi teşkil etmeyen yani denizci olmayan gemi adamlarının, kurtarma ve yardım ücretine hak kazanabileceği kabul edilir. Klavuz’da görevi içine girmeyen bir hizmeti ifa ederek geminin tehlikeli durumdan kurtarılmasına yardım etmesi halinde kurtarma ve yardım ücretine hak kazanır. Kurtarma ve yardım hizmeti, denizde tehlike içinde bulunan gemi kaptanının makul ve açık olarak reddetmesine rağmen yapılmış ise herhangi bir ücret borcu doğmaz. Çünkü geminin durumunu en iyi kaptan bilir ve açık bir şekilde reddi halinde dışarıdan müdahale edilmemesi gerekir. Kurtarma ve yardım hizmetinin şeklide maddi veya fikri bir hizmet şeklinde olabilir. 

Bir gemi tarafından yapılan maddi hizmet şeklindeki kurtarma ve yardım çok defa çekme olarak karşımıza çıkar. Ücret alacağının doğumu, miktarı, borçlu ve alacaklıları ve “ile” mesuliyet bakımından farkları vardır. Kurtarma ve yardımda ücret alelade çekmeye göre çok daha yüksektir. Romörkor tarafından çekilen geminin yahut yükünün emniyet altına alınmış veya kurtarılmış olmasından dolayı kurtarma ve yardım ücreti istenebilmesi için olağanüstü hizmetlerde bulunulmuş olması şarttır. Olağanüstü hizmetin tayini için normal çekme işinin muhtevasının tespiti gerekir. Bunun uygulanması için bir çekme sözleşmesinin varlığı şarttır. Fikri hizmet şeklindeki yardımdan anlaşılması gereken husus tehlike içindeki gemiye telsizle veya başka vasıta ile konuşarak fikir vermek, tavsiyelerde bulunmak

4. Faydalı netice: Tehlike içinde bulunan gemi veya gemide bulunan şeylerin kurtarılmış veya selamete erişilmiş olması şartı ile kurtarma ve yardım ücreti hakkı ve borcu doğar. Yapılan çalışmalar ile eğer sonuç elde edilemezse bütün hizmetler karşılıksız kalır. Faydalı neticenin mutlak olması şart değildir. Nispi de olabilir. Tehlike içinde bulunan geminin kurtarılması için daha uygun bir yere kadar götürülmesi de yeterlidir, limana kadar başka bir gemi tarafından götürülmüş olabilir ve bu halde müşterek kurtarma veya yardım söz konusu olur. Tehlikede bulunan gemi içindeki şeylerin beraber kurtarılması şart değildir, bir kısmının kurtulmuş olması da kurtarma yardım hizmetini teşkil eder. 

Ücret miktarı ya sözleşme ile veya hakem veya mahkeme tarafından tespit edilir. Tatbikatta genellikle tehlike içinde bulunan gemi yardım çağırır, kurtarma ve yardım sözleşmesi yapılır ve burada ücret miktarı da tespit edilir. Bu sözleşme kurtarma ve yardım hizmeti ifası ve ücreti ödeme borçlarının temelini teşkil eder. Kurtarma ve yardıma dair tip sözleşmelerde çok kere tahkim şartı bulunmaktadır. Böylece ücret miktarı da hakem heyetince tespit olunur. Kurtarma ve yardım sözleşmesi tahkim şartının konması bakımından da kaptanın yetkili bulunduğu hukukumuzda kabul edilmiştir

KURTARMA VE YARDIM ÜCRETİNİN ÖDENMESİ

  1. Alacaklılar

Kurtarma ve yardım hizmeti, bu işi meslek edinmiş bir işletmenin gemileri tarafından yapılırsa ücretin alacaklısı sadece o işletmedir. Yani işi kurtarma ve yardım olmayan bir gemi tarafından ifa edilen kurtarma ve yardım olmayan bir gemi tarafından ifa edilen kurtarma ve yardım da ise, ücret kurtaran veya yardım eden geminin donatanı, kaptanı ve diğer gemi adamları arasında paylaşılır. Şu halde kaptan ve diğer gemi adamları ücret üzerinde belirli bir paya sahiptir. 

Kanunumuzun 1230. maddesinde “kurtarma ve yardım ücreti, kurtaran veya yardım eden geminin donatanı, kaptan ve diğer gemi adamları arasında ilk önce donatan, yardım ve kurtarma yüzünden geminin uğradığı zararla işletme yüzünden yapılan fazla masraflar tazmin edildikten sonra kalandan gemi donatanına üçte iki, yelkenli donatanına yarısı, gemi kaptanına ve diğer gemi adamlarına altıda birer pay edilir. Kurtarma ve yardım ücretinde kaptan dışındaki gemi adamlarının payları, her birinin şahsi hizmeti gözetilerek tespit edilir. Kurtarma ve yardım ücretinin talep ve tahsili için donatan harekete geçmezse, gemi adamları sadece kendi donatanlarından pay cetvelinin ve buna göre paylaştırmanın yapılmasını talep hakkına sahip olurlar.

  1. Borçlular:

Kurtarma ve yardım ücretinin borçluları: Bu hizmet sonucunda kurtulan veya emniyet altına alınan şeylerdir. Şu halde borçlu, gemi bakımından donatan, ticari olmayan gemilerde malik, yük bakımında da yük sahibidir. Kurtarma ve yardım hizmeti, kanuna göre kurtarma ve yardım ücreti ve masraflarının ödenmesi için kendiliğinden şahsi bir borç doğurmaz. Sadece ayni bir borç doğurur. Yani borç, sadece kurtarılan veya yardım gören şeylerden tahsil edilebilir. Kurtarma ve yardım hizmetinden faydalanan gemi ve yük üzerinde kanunen rehin hakkı doğar. Bunun dışında bir şahsi mesuliyet yoktur. Kurtarılan ve yardım gören şeyler, kurtarma ve yardım ücreti ile masraflarından değerleri oranında sorumludurlar. 

Kanunumuz, Kurtarma ve yardım ücret ve masrafları için kurtarılan veya yardım gören gemi üzerinde gemi alacaklısı hakkı, yük üzerinde de yük alacaklısı hakkı doğacağı kabul edilmektedir. Ancak yüke bir haksız fiil sebebi ile oluşan zarar için üçüncü şahısların ödeyeceği tazminatın sürrogat teşkil etmesi için bu zararın kurtarılan veya yardım gören gemi ve yüke ika edilmiş olması gerekir.

MECBURİ YARDIM

Türkiye’de mecburi yardım konusu Brüksel Sözleşmesi’nin tasdikinden sonra düzenlenmiştir. Her kaptan, denizde can tehlikesine uğramış olarak rast geldiği kimselere, düşman bile olsa, kendi gemisini, gemi adamlarını ve yolcularını ciddi bir tehlikeye atmaksızın elinden gelen her yardımı yapmakla görevlidir. Kaptan bu mecburiyeti ihlal ederse üç aydan altı aya kadar denizde çalışmaktan alıkoyma veya bir aydan üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bir çatma olayında ise, çatışan gemi kaptanları, çatma yüzünden gemilere ve içindeki kimselere gelecek zararları önlemek veya azaltmak için, kendi gemilerine ve içinde bulunan gemi adamlarını ve yolcuları ciddi bir tehlikeye atmaksızın mümkün olan her yardımı yapmak ödevleridir. 

 

 

 

 

 

PROF.DR.İSMET BALIK’IN DERS NOTLARINDAN ALINMIŞTIR.KENDİSİNE TEŞEKKÜR EDERİZ

 

Yazar Gabya - Özlem Çakmak

Ondokuzmayıs üniversitesi- deniz ve liman işletmeciliği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Türk donanması 87 gemiyle Akdeniz’de

Gemi Personeli Kimlerden Oluşur?