in ,

Elektrik Üreten Yüzer Yapılar

Okyanus ve denizler çok yüksek miktarda potansiyel ve kinetik yenilenebilir enerjiye sahiptir. Önemli olansa bu enerjiyi en yüksek verimlilikte ve dezavantajlarından olabildiğince sıyırarak kullanılabilir hale getirmektir.

21. yüzyıl insanlığın yenilenebilir enerjiye ilk ciddi adımlarını attığı yüzyıl diyebiliriz ve daha buyolun başında olsak bile birçok yönden verimli sistemleri elde etmeyi başardık. Daha şimdiden kilometrelerce uzunlukta rüzgar türbini setleri ve devasa güneş paneli tarlaları görmeye başladık. Peki denizler ve okyanuslarda durum nasıl? Pratikte denizlerin güçlü akıntılar ve medcezir olayları sayesinde çok yüksek bir enerji potansiyeline sahip olduğunu biliyoruz ancak konu bu enerjiyi elektrik üretebilecek şekle sokmaya gelince önümüze birçok engel çıkıyor. Küçük nehirlerde devasa barajlar kurabiliyoruz ve bu konuda yetenekliyiz ancak açık denize bir baraj kurmak oldukça saçma ve zor olacaktır peki açık denizlerin enerjisinden yararlanmak için neler yaptık? Öncelikle birçok şirket bu konu hakkında projeler geliştirdi. Onlarca proje içerisinden birçoğu başarısız oldu bunun başlıca nedeni açık denizlerde çalışmanın oldukça zorlu olmasıdır. Şirketler geliştirdikleri prototipleri test etmekten tutun, doğru alan bulmaktan çevreciler ile tartışmaya ve hatta devletlerin politikaları yüzünden onlarca izin ve sertifika alma zorunluluğuna maruz kaldıkları için daha başlamadan pes etmek zorunda kaldılar. Bu zorlu seçilimden sonra ayakta kalabilenlerse maliyet ve verim alamama sorunuyla karşılaşıyordu. Bu sebeple uzunca bir süre başarılı bir sonuç alınamadı. 

Ancak her şeye rağmen bazı projeler bu seçilimden sonra ayakta kalmayı başardı. Mesela Evopod projesi bir su altı türbini ve yerleştirildiği yüzeyin birkaç metre altında iki adet türbine sahip. Tasarımı sayesinde su yüzeyinde kalabiliyor bu da bakım ve onarım işlerinin maliyetini düşürüyor. Bakım ve onarım çok önemlidir. Çünkü deniz suyu büyük bir korozyon gücüne sahiptir ve çoğu maddeyi kısa sürede aşındırabilir.

 

 

 Bunun yanında minimalist bir tasarıma sahip olan Evopod deniz ekosistemine verebileceği zararı minimuma indiriyor. Evopod’un yanında farklı sualtı türbini tasarımları da mevcut. Tamamen suyun altında bulunan tasarımlar daha fazla güç üretebiliyor ve derin deniz akıntılarına kullanabiliyor ancak bakım ve onarım zorluğu ve yüksek maliyet dezavantajına sahipler. Bazı tasarımlarsa tıpkı bir uçurtma gibi akıntının olduğu yöne yöneliyor ancak bu tasarımın da dayanıklılık dezavantajı mevcut. Bazı sistemler ise dalgaların iniş ve çıkışlarını bir pompayı çalıştırmak için kullanıyor. Bu pompa yakınındaki bir istasyona debisi yüksek deniz suyunu pompalıyor ve bu güç kullanılarak elektrik elde ediliyor tasarımcı bu projeyi deniz suyunu arıtma tesisi ile birleştirerek kendi kendine yeten kompleks bir santral kurmayı amaçlamış. Bu sistemler şu anda sadece prototip halindeler ve aktif kullanımları için önümüzde biraz daha yol var gibi ancak şu anda deniz üzerinde kurulan rüzgar türbinleri ve güneş paneli tarlaları bu yoldan vazgeçmeyeceğimize dair güçlü bir işaret umarım gelecekte denizlerin ve okyanusların bu yüksek enerji potansiyelini yüksek verimlilikle kullanabiliriz.

KAYNAKÇA

http://www.oceanflowenergy.com/Evopod-Technology.html

http://climatechange.boun.edu.tr/okyanus-enerjisi/#:~:text=Deniz%20hidrokinetik%20enerjisi%20olarak%20da,deniz%20r%C3%BCzgarlar%C4%B1ndan%20faydalanarak%20%C3%BCretilen%20enerjidir.

Yazar: 

Ahmet Can Çalıkoğlu

Ordu Üniversitesi- Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Mühendisliği

Yazar Lacka - Sevgi Girgin

İTÜ - Denizcilik Fakültesi - Gemi Makineleri İşletme Mühendisliği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Berna Gürdal ile Hedef Belirleme – Potansiyeli Keşfetme

Kıtasal Kenarlar