in ,

İÇ SULAR İLE İLGİLİ KONULAR

                                 İÇ SULAR İLE İLGİLİ KONULAR

İçsu: Karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattın kara tarafında kalan deniz alanlarıdır. Başka bir ifadeyle, karasularının iç sınırı ile kara ülkesi arasında kalan deniz kesimi, içsularıdır.

İç suları başlıca;

A)Esas Hat

B)Kapalı Denizler-İç Denizler

C)Körfezler

D)Limanlar

Olmak üzere 4 kısma ayrılır.

A) Esas Hat (=Esas Çizgi):

 Deniz hukukunda esas hat  devletin yetkisine tabi olan deniz alalarının ölçülmeye başlandığı hattır.

  • Karasularının iç sınırının saptanmasında iki yöntem kullanılmaktadır;
  • a) Normal Esas Hat Çizgisi
  • b) Düz Esas Hat Çizgisi
    • a) Normal Esas Hat Çizgisi: 
    • Suların en alçak olduğu zamandaki coğrafi kıyı çizgisine eşittir. 
  • Bir diğer deyişle Normal Esas Hat; kıyı doğrultusundaki en düşük cezir hattıdır, yani suların en     çok çekildiği hattır.
    1. b) Düz Esas Hat Çizgisi:
    • Kıyı fazla girintili ve parçalanmış ise veya kıyının hemen yakınında adalar, sığlıklar veya kayalıklar varsa, bu tür kıyılarda iç sınır kıyının uygun uç noktalarını birleştiren düz hatlar esas alınarak saptanır.
    • Yani; coğrafi kıyı çizgisinin üzerinde saptanan birkaç uç noktanın bir düz çizgi ile  birleştirilmesinden Düz Esas Hat oluşur                            .
    • B) Kapalı Denizler-İç Denizler
    • Kapalı denizler, tamamen bir veya birkaç Devletin toprakları ile çevrili geniş su alanlarıdır. Başka bir deyişle bunlar «deniz» şeklinde tanımlanan  büyük göllerdir. 
    • Böyle bir kapalı deniz yalnızca bir devletin topraklarıyla çevrili ise, bu deniz kıyı devletinin ülkesinin  bir parçası sayılır. 
    • Hukuki bakımdan böyle denizlerle, diğer göller arasında bir fark yoktur.
      • Buna karşılık, bir kapalı deniz iki veya daha fazla devletin topraklarıyla çevrili ise, bir sınır gölü durumundadır. Bu durumda bu denizin hukuki rejimini bu kıyı devletleri  kendi aralarında yaptıkları bir anlaşma ile tespit ederler.
      • Örneğin; İran ve Sovyetler birliği Hazer Denizinin statüsünü birlikte tespit ederek, bu denizden eşit şartlar altında faydalanacaklarını Moskova anlaşmasıyla belirtmişlerdir.
      • Kıyıları aynı devlete ait ve genişliği karasularının genişliğinin iki katından az olan bir boğazla açık denize bağlı bir deniz « İÇ DENİZ» sayılmaktadır.
      • Örneğin bir boğazla  açık denize bağlı bulunan Azak Denizi, Kerç Boğazıyla Karadeniz ile birleşir.Bu durumda Karadeniz’in durumunu incelediğimizde; 
        • Karadeniz bütün kıyıları Osmanlı hakimiyeti altında olduğu süreç içerisinde bir İç Deniz konumundaydı.

        Ancak sonraları, Önce Rusya’nın sonrasında ise  Romanya ve Bulgaristan’ın Karadeniz’e kıyıdaş devlet olmasıyla, Karadeniz Açık Deniz statüsüne alınmıştır.

      • Marmara Denizi’nin ise statüsü tartışmalıdır.
      • Bazı yabancı yazarlar, Marmara’nın kıyıları aynı devletin hakimiyeti altında kalması ve açık denizle, yine aynı devletin hakimiyetinde bulunan ve genişliği karasularının, iki katından az iki boğazla bağlantı halinde bulunmasına rağmen, uluslararası bir su yolu olması ve bütün ticaret gemilerine açık bulunması bakımından, bir açık deniz sayılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
      • Ancak, Marmara Denizinin bir Türk İç Denizi olduğu Türkiye’nin eskiden beri devam ede gelen uygulamalarıyla kabul edilebilir.
      • Yabancı gemilerin Marmara Denizinden sadece geçişini düzenlemek için antlaşmalar yapılması, aslında Marmara’nın  bir iç deniz olduğunu kabul etmek demektir.
        1. Körfezler: 
        • Coğrafi bakımdan Körfez, denizin kara ülkesine doğru oluşturduğu derin girintiyi ifade eder.
        • Esas Hattın çiziminde ve dolayısıyla iç suların tespit edilmesinde, en önemli sorunlar körfezlerde ortaya çıkmaktadır.
        • Yukarıda  belirttiğimiz kurallar tüm kıyıları aynı devlete ait olan körfezler için geçerlidir. 
        • İki yada daha çok devlet  arasında yer alan körfezlerin hukuki rejimi deniz hukuku sözleşmelerinde düzenlenmemiştir.
        • Ancak her somut olayda körfezin gösterdiği coğrafi özelliklere göre ilgili kıyı devletleri kendi aralarında anlaşarak körfezin birer bölümünü kendi iç suları olarak kabul edebilirler.
        • Bu konuda yapılacak uluslararası anlaşmaların deniz hukuku açısından bir sakıncası yoktur.
        • Denizin karaya doğru yaptığı her girinti hukuki anlamda körfez sayılmaz. Körfez sayılabilmesi için aşağıdaki iki şartın yerine gelmesi gerekir.
          • 1 Şart: Körfezin ağzını kapatan bir doğru çizginin çap alınarak çizilen yarım daire alanının körfezin kapladığı su alanına eşit yada küçük olması gerekir.
          • Yani körfezin kapladığı su alanı en az yarım daire alanı kadar olmak zorundadır.

          Çizilen yarım daire = körfezin kapladığı su alanı

          Yarım daire < körfezin su alanı

          • 2 Şart: Körfezin doğal giriş noktaları arasındaki uzaklığın 24 deniz milini aşmaması gerekir. Böylece çok geniş ağızlı körfezlerin iç sular rejiminden yararlanma imkanları ortadan kalkmaktadır.Yukarıda saydığımız iki şart aranmadan bazı körfezler  iç sular rejiminden yararlanırlar. Bunlar «Tarihi Körfezler» dir.
            • Uluslararası Deniz Hukuk doktrininde bir körfezin tarihi körfez statüsünü kazanabilmesi için 2 ana şartın yerine gelmesi gerekir.

            1) Yeterli ve uzun bir süreden bu yana sürekli olarak söz konusu körfezin ilgili devletin egemenliği altında bulunması

            2) Bu durumun diğer devletler tarafından kabul edilmiş olması gerekir.

            • D. Limanlar
            • Limanların iç sular rejiminden yararlanmasına ilişkin düzenlemeler  1958 Cenevre ve 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinde yapılmıştır. Bu kurallar şöyledir.

            1)  Limaların içindeki deniz alanı iç sular olarak kabul edilir.

            2) Limanlarda düz esas hattın tespit edilmesinde yararlanılan uç noktalar, limanın ayrılmaz parçasını oluşturan sürekli tesislerin en uçtaki noktalarıdır.

            3) Limanın açığında bulunan tesisler, yapay adalar ve demir yerleri limanın bir parçası olarak kabul edilmemektedir. Bunlar iç sular rejimine tabi değildirler.                                                                                                                  2. İÇ SULARIN HUKUKİ REJİMİ

            1. Madde:
            •  İç suların hukuki rejimi kıyı devletinin egemenliğine dayanır. 
            • Denizin bu kesiminde  kıyı devletinin yetkileri tam ve mutlaktır ve kara ülkesindeki yetkilerinden farksızdır.
            •  Ancak, Uluslararası hukukun devletin kara ülkesi için öngördüğü sınırlamalar varsa bunlar aynen  iç sularında da geçerlidir.
            •  Kıyı ile sıkı bir bağlantı halinde bulunan iç sularda, kıyı devletinin çıkarlarına hukukta üstünlük tanınmıştır.
              • 2. Madde:
              • Yabancı gemilerin limanlara giriş çıkışının karşılıklı anlaşmalarla düzenlendiği günümüzde, teamül hukukunda böyle bir hakkın bulunup bulunmadığı hususu henüz netlik kazanmamıştır.
              • XIX yy da limanlara giriş çıkış serbest olmadığı ve kıyı devletinin limanlarını kapatma hakkının bulunduğu kabul ediliyordu.
              • Ancak XX yy da yabancı gemilerin iç sulara giriş çıkışlarının serbest olduğu yönünde bir eğilim oluşmuştur.
              • Nihayet bu konuda  9 Aralık 1923 tarihinde «Deniz Limanlarının Uluslararası Rejimine Dair Cenevre Sözleşmesi» ile kesin olarak karara bağlanmıştır.
              • Sözleşmeye göre, akid devletler, diğer akid devletlerin bayrağını taşıyan ticaret gemilerine, limanlarına girme, limanlarını kullanma ve gemi, yük ve yolcular için tanıdıkları ulaştırma ve ticari işlemlere ilişkin kolaylıklardan tam olarak faydalanma konusunda vatandaşlarına yaptığı muamelenin aynısını diğer devlet gemilerine de yapmakla yükümlüdür.
                  • Buna rağmen kıyı devleti;
                • 1) Askeri limanlarını sürekli olarak
                • 2) Salgın hastalıklarda geçici olarak
                • 3) Kamu güvenliğinin tehdit edilmesi halinde geçici olarak

                Yabancı gemilere limanlarını kapatabilirler.

                • 3. Madde:
                • Liman devleti ülkesine, kendi kanunlarına aykırı olarak girmiş olan kaçaklar hakkında kendi mevzuatını uygular.
                • Savaş gemilerine gelince, uygulamada siyasi suçluların savaş gemilerine sığınma hakkı olduğu genellikle kabul edilmektedir (Özellikle ABD ve İngiltere’ye göre).
                • Buna karşın adi suçluların sığınma hakkı olmadığı kabul edilmektedir.
                • Bir yabancı savaş gemisi uluslararası kurallara aykırı olarak sığınma hakkı tanıdığı durumlarda bile, kıyı devletinin gemiye girerek sığınmacıyı alma hakkı yoktur.(Ticaret gemilerine sığınmadaki fark).
                • Bu gibi durumlarda kıyı devleti savaş gemisinin bayrak devletine başvurarak sorunu diplomatik yollarla çözümlemesi gerekir.. KIYI DEVLETİNİN İÇSULARDA BULUNAN YABANCI TİCARET GEMİLERİ ÜZERİNDEKİ YETKİLERİ
                  • Devletin yetkisinin Ülkeselliğinin sonucu olarak, kıyı devleti, iç suları yada limanlarında bulunan yabancı ticaret gemileri üzerinde, ister özel kişilere ait isterse de devlete ait olsun, yargı yetkisine sahiptir. 

Bu gemiler, kıyı devletinin iç sularında bulundukları sürece, seyir güvenliği başta olmak üzere, her türlü düzenlemelere uymak zorundadırlar.Yabancı gemilerin limanlarda ve iç sularda bulundukları esnada hukuki ve cezai sorumluluğu gerektirir bir eylem yada işlemde bulunmaları halinde; bu gemilere el konulması, üzerinde ihtiyati tedbir yada ihtiyati haciz işlemi yapılması mümkündür.

  • Kıyı devletinin hukuki meselelerde ticaret gemileri üzerindeki yargı yetkisine getirilen istisnalar şunlardır;
  • 1) Ticaret gemisinin gemi adamları arasındaki özel hukuka dair ihtilaflarda geminin bayrak devletinin hukuku geçerlidir.
  • Ancak; Gemi mürettebatı arasındaki hukuki ihtilafların taraflardan herhangi biri tarafından kıyı devletinin yargı makamlarına  intikal ettirilmesi halinde bu makamların yargı yetkilerini kullanmaları kaçınılmazdır.
  • Aksi halde bu durum kıyı devleti bakımından hakkın inkarı olarak değerlendirilebilecek ve devletin uluslararası sorumluluğunu gerekli kılabilecektir.
    • 2) Gemi kaptanı yada mürettebatı ile mürettebattan olmayan kişiler (yolcular) arasındaki özel hukuka dair ihtilaflar kıyı devletinin kanunlar ihtilafı kurallarına göre çözümlenir.
    • Yukarıda sayılan istisna haller  dışında kıyı devletinin kuralları geçerlidir.

    Gemide bulunan kişiler veya mallarla ilgili hukuki ihtilaflarda kıyı devletinin yargı yetkisi;

  • Kıyı devletinin iç sularında bulunan gemilerdeki kendi vatandaşı olan kişiler veya malları üzerinde hukuki ihtilaflarda yetkisi, bunlara karşı kara ülkesinde sahip olduğu yetkilerden farksızdır.
  • Başka bir ifadeyle bu kişilerin veya malların limanlarda ki bir gemide bulunmaları ile kara ülkesinde bulunmaları arasında kıyı devletinin yetkileri bakımından bir fark yoktur.
  • Ancak bu kişilerin yabancı veya malların yabancılara ait olması durumunda, başka bir ifadeyle hukuki ihtilafın yabancılık unsuru taşıması halinde, kıyı devleti yargı yetkisini kullanırken öncelikle taraf olduğu bir uluslararası sözleşme varsa buna uyacaktır.
  • Bir uluslararası sözleşme yoksa, kıyı devletinin kanunlarındaki ihtilafı kuraları devreye girer.
  • Ancak; ihtilaf yabancılık unsuru taşısın veya taşımasın kıy devleti, gemideki kişiler veya mallar üzerinde hukuki ihtilaflarda yetki kullanırken gemiyi tutuklayamaz, alıkoyamaz ve limanda kalmaya zorlayamaz.
  • Sonuç olarak, ticaret gemisinin mürettebatı arasındaki özel hukuka dair  ihtilaflar «Bayrak Devletinin» yasalarına tabidir.
  • Gemi kaptanı yada mürettebatı ile yolcular arasındaki hukuki meseleler ise «kıyı devletinin kanunlar ihtilafı kuralarına» göre çözülecektir.
  •  Bu ihtilaflar kıyı devletinin mahalli makamlarına intikal ettirilmedikçe yargı yetkisinin kullanılması söz konusu olmayacaktır.Gemi İle ilgili İhtilaflarda Kıyı Devletinin Yargı Yetkisi
    • Kıyı devletinin limanlarında yada iç sularında bulunan yabancı ticaret gemileri ile ilgili hukuki ihtilaflarda yer itibariyle yargı yetkisine kıyı devleti sahip olmasına rağmen, bunun yerine  yabancı bir mahkeme veya tarafın seçeceği özel bir hakem heyetinin yetkili kılınması durumu daha yaygın olarak uygulanmaktadır.
    • KIYI DEVLETİNİN İÇ SULARINDA BULUNAN TİCARET GEMİLERİ ÜZERİNE CEZAİ YARGI YETKİSİ
    • Kıyı devletinin iç sularda egemenliği tamdır.
    • Özellikle kıyı devletinin iç sularındaki ticaret gemilerinde işlenen suçlarla ilgili olarak yargı yetkisi mutlaktır. Bu gemiler adeta kıyı devletinin kara ülkesindeymiş gibi muameleye tabi tutulurlar.
    • Ceza yargılaması söz konusu olduğunda, geminin kendisi değil, gemideki gerçek kişi yada kişiler üzerinde yargı yetkisi kullanılır. Ancak delillerin toplanması açısından geminin alıkonulması söz konusu olabilir.
    • a) Yargı Yetkisine Getirilen SınırlamalarKıyı devletinin limanındaki bir gemi Kıyı Devletinin mutlak otoritesine bağlıdır.
      • Bir gemi yabancı bir devletin limanlarına yada iç sularına girmekle kendisini Kıyı Devletinin  ülkesel egemenliği içerisine dahil etmektedir.
      • İç sularda devletin yargı yetkisinin mutlak olmasına karşılık, uygulamada bazı devletler, iç sularında veya limanlarında bulunan yabancı ticaret gemilerinin iç işlerine ilişkin, geminin iç disiplini ve gemi personelini ilgilendiren cezai konularda yetkilerini kullanmaktan kaçınmaktadırlar.
      • Bu uygulama Milletlerarası Hukuk Enstitüsünün 1957 yılında Amsterdam da yaptığı toplantıda alınan kararda «gemide işlenen ve kıyı devletinin kamu düzenini bozmayan türdeki suçlar dolayısıyla kıyı devletinin cezai yargı yetkisini kullanmaması yönünde yerleşmiş bir uygulama olduğu» nu söylemesi nedeniyledir.
      • b) Yabancı Gemilere Sığınma
      • Yani burada Kıyı devleti yargı yetkisi varken bunu kullanmamakta, bu konuda bayrak devletinin egemenlik hakkına saygı duymaktadır.
          • Sonuç olarak;
        • A) Kıyı devletinin kamu düzenini bozmuyorsa,
        • B) Fail veya mağdurlardan hiçbirisi kıyı devletinin vatandaşı değilse,
        • C) Fail veya mağdur yada geminin kaptanı kıyı devletinin mahkemelerinden müdahale talebinde bulunmamışsa,
          • Kıyı devleti yargı yetkisini kullanmaktan imtina edebilir.
        • Ancak şunu unutmamak gerekir; Kıyı devletinin iç sularında devletin yargı yetkisine getirilmiş bir sınırlama mevcut değildir.
        • Denizin hangi kesiminde işlenirse işlensin, gemide işlenen suçlar bakımından, aslolan bayrak devletinin yetkili olduğudur (İngiliz-ABD).
        • Ticaret gemisi bile olsa örneğin İngiliz bayrağını taşıyan bir gemi İngiltere’ye ait yüzen bir ada gibidir ve dolayısıyla suçun ada da işlenmesiyle gemide işlenmesi arasında hiçbir fark yoktur.
        • b) Yabancı Gemilere Sığınma
        • Uygulanan uluslararası hukuka göre, aksini ön gören bir anlaşma olmadıkça, ticaret gemilerine sığınma hakkı yoktur.
        • Ticaret gemilerinin kaptanları gemilerine bu çeşit sığınmalara izin vermemekle yükümlüdürler.
        • Aksi halde mahalli makamlar gemiye gelerek sığınmacıyı tutuklayıp götürebilirler.
        • Ancak buradaki sığınma suçlular içindir. 
        • Deniz hukukunun günümüzde insanlık suçu saydığı köle-ticaretiyle mücadele amacıyla bu konuda bir istisnası mevcuttur.
        • Bir ticaret gemisi yabancı limandayken geminin mürettebatından kaçanlar olursa, liman devletinin bunları yakalaması ve gemiye iade etmesi-aksine bir anlaşma olmadıkça-yükümlülüğü yoktur


 

Yazar Hakan KAPLAN

Hakan Kaplan - DARGEB Kurucu
Denizcilik eğitimine 2011'de başladı. İzmir Güzelbahçe denizcilik lisesi güverte bölümünü 2015'de ve Yalova Üniversitesi - Deniz Ulaştırma İşletme bölümünü 2017 de derece ile tamamladı. Şuan aktif olarak Anadolu Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Yönetimi ile Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliğine devam ediyor.Toplamda denizcilik eğitiminin 9.yılında. DARGEB platformuna kurucu ortaklık yaptı. İnstagram'da @suvaribeyinnotdefteri 'ni kurdu.Güncelleme tarihi:2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

DENİZ HUKUKUNA GİRİŞ

DENİZ HUKUKU-3(Deniz Hukuku İle İlgili Türk Mevzuatı)