in ,

Uluslararası deniz hukuku

Devletlerarası deniz alanlarına ilişkin ortaya çıkan egemenlik anlaşmazlıkları ile ilgili deniz hukuku dalıdır. 

Denizde ulaşımının vazgeçilmez unsurları gemilerdir. 

Ticari olsun veya olmasın gemilerin uluslararası hukuktaki nitelikleri ve bunların denizlerdeki rejimine ilişkin temel kurallar ve bunlar üzerinde hangi devletin yetkili olacağı , gemilerin uyrukluğu gibi temel sorunlar uluslararası deniz hukukunun ilgi alanına girmektedir.

Uluslararası deniz hukukunun temel kaynağını örf ve adet hukuku oluşturur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra deniz alanlarının gittikçe artan siyasi ve ekonomik önemine paralel olarak Birleşmiş Milletler Örgütü öncülüğünde deniz hukukuna yazılı bir biçim verme çalışmaları başlamıştır. 

Bu çalışmaların ürünü olarak 29 Nisan 1958 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve 10 Aralık 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ortaya çıkmıştır.

İÇ SULAR 

İç suları, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hattın kara tarafında kalan deniz alanıdır. 

Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi m.5’e göre , ‘’Karasuları esas hattının berisinde (kara tarafında) kalan sular Devletin iç sularının bir parçasını teşkil eder.

“Esas hattın gerisinde kalan deniz kısmı ile dış liman tesislerinin içerisinde kalan sular , tarihi körfezler , liman demirleme yerleri iç sulardır.”

Denizin kıyıya bitişik olan bu suları, kıyı devletinin kara ülkesine sıkı sıkıya bağlı plan sulardır. Bu su alanlarına, koylar, körfezler, limanlar, kapalı denizler , iç denizler ve esas hat yönteminin uygulandığı durumlarda bu hatların berisinde kalan su alanları girmektedir. 

Esas Hat/ Çizgi 

Devletin yetkisine tabi olan deniz alanlarının ölçülmeye başlandığı hattır. 

Uluslararası deniz hukukunda bir devletin deniz alanları için ayrı ayrı hukuki rejimler öngörülebileceği için bu deniz alanlarının genişliğinin ve sınırlarının saptanması gerekir. 

Karasularının iç sınırının( iç sular ile karasular rejimini ve diğer deniz alanlarını ayıran sınır) tespitinde iki yöntem kullanılmaktadır: 

1- Normal Esas Hat (Normal Baseline ): B.M.D.H.S. M.5’te ‘’Bu Sözleşmede başka türlü öngörülmedikçe, karasularının genişliğini ölçmeye yarayan normal esas hat, kıyı doğrultusundaki en düşük cezir hattıdır (suların en çok çekildiği hattır); bu kıyı Devleti tarafından resmen kabul edilmiş büyük ölçekli haritalar üzerinde gösterilir. ‘’ şeklinde düzenlenmektedir. 

Ancak bu yöntem kullanıldığında çizginin coğrafi kıyı çizgisinden sapmasına izin vermektedir. 

2- Düz Esas Hat (Straight Baseline) : Kıyı fazla girintili ve parçalanmış ise veya kıyının hemen yanında adalar, kayalıklar varsa, bu tür kıyılarda iç sınır kıyının uygun uç noktalarını birleştiren düz hatlar esas alınarak saptanır. 

Coğrafi kıyı çizgisinin üzerinde saptanan birkaç uç noktanın birleştirilmesiyle düz bir çizgi ile birleştirilmesinden düz esas hat oluşur. Bu yöntemle oluşturulan esas hatların çiziminde kıyının genel istikametinden önemli ölçüde sapılmayacaktır. 

Bu yöntem 1958 Cenevre Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi m.4 ve B.M.D.H.S. m.7’de düzenlenmiştir. 

İç suların Hukuki Rejimi 

İç suların hukuki rejimi kıyı devletinin egemenliğine dayanır. Denizin bu kesiminde kıyı devletinin yetkileri tam ve mutlaktır ve kara ülkesindeki yetkilerinden farksızdır. 

Uluslararası hukukta kara ülkesi için öngörülen sınırlama varsa bu sınırlama iç sularda da geçerlidir. 

Kıyı ile sıkı bağlantı içinde bulunan iç sularda, kıyı devletinin çıkarlarına üstünlük tanınmıştır. 

İç sularda devletin yetkisi tam olmakla beraber, bu yetki uluslararası antlaşmalarla veya ulusal mevzuat ile sınırlanabilir. Örneğin, antlaşmaya taraf devletlere mensup gemilere limanlarına girme hakkını tanıyabilir. 

Uluslararası deniz ulaşımının gereği ve deniz ulaşımının limanlara bağlanması sebebiyle kıyı devletleri diğer devletlere iç suları ile ilgili haklar tanıyabilmektedir.

 Bu haklar ikili veya çok taraflı anlaşmalarla, genel olarak mütekabiliyet esasına göre tanınmaktadır. 

Yabancı gemilerin limanlara giriş çıkışı ve buralarda barınmaları ile ilgili idari, gümrük ve sağlık formalitelerinin kolaylaştırılması, basitleştirilmesi gibi haklar tanınabilmektedir.

Ülkemiz, bu hususta Libya (1975), Romanya (1981), Malezya (1984), Fas (1987), Mısır (1988) ve Belçika (1989) gibi ülkelerle antlaşmalar imzalamıştır.

20.05.1985 tarih ve 2674 sayılı Karasuları Kanunu ülkemizin iç suları ile ilgili hükümlere yer vermektedir.
1982 tarihli Karasuları Kanunu’nun 3.maddesinde Türk karasularının ölçümünde başlangıç noktasının esas hat (çizgi) olduğu belirtilmiştir.

1982 tarihli Karasuları Kanunu m.4’te ‘’Esas hatların kara tarafında kalan sular ve körfez suları, Türk iç sularıdır. Daimi liman tesisleri kıyının bir parçası sayılır ve bu tesislerden açıkta olanlarının kara tarafında kalan sular ve dış limanlar iç sulara dahildir. ‘’ lafzıyla iç suların tanımı ve sınırları düzenlenmiştir.

Yabancı gemilerin Türkiye iç sularına ve limanlarına giriş- çıkışları konusunda aşağıdaki temel kurallar geçerlidir: 

  • Yabancı ticaret gemilerinin Türk iç sularına ve limanlarına girişi, ilke olarak serbesttir. 
  • Yabancı savaş gemilerinin Türk iç suları ve limanlarına girişi izin şartına bağlıdır.

KARASULARI 

Karasuları, kıyı devletinin kara ülkesini çevreleyen uluslararası hukuka uygun olarak belirli bir genişliğe kadar uzanan kıyı devletine ait deniz alanıdır. Devletin egemenliğine tabiidir. 

1930 Lahey Konferansı’ndan başlayarak Deniz Hukuku Konferanslarının tümünde ele alınan bir konudur. 

BM bünyesinde yapılan Deniz Hukuku Konferanslarının sonuncu olan Üçüncü Deniz Hukuku Konferansında karasularının genişliğine ilişkin husus karara bağlanmıştır. 

B.M.D.H.S. m.3’e göre ‘’ Her devletin, karasularının genişliğini bu Sözleşmeye uygun şekilde belirlenen esas hatlardan itibaren on iki deniz milini aşmayan bir sınıra kadar tespit etme hakkı vardır.’’

Karasularının genişliği, esas hatlardan itibaren 12 mili geçemez. Her devlet karasularının genişliğini tespit etmeye yetkilidir. Ancak bu hakkın kullanılmasında, iyiniyet ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkeleri uyarınca diğer devletlerin haklarını göz önüne almak zorundadırlar. 

B.M.D.H.S., m. 15’te , “Kıyıları karşı karşıya ve yan yana devletler, aksine anlaşma olmadıkça, her iki noktası iki devletten her birinin karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlar üzerindeki en yakın noktalara eşit uzaklıkta olan orta hattın ötesine geçmeye yetkili değildir. Bununla beraber, tarihi bir hak veya diğer özel şartlar sebebiyle iki Devletin karasularını bu hükümle bağdaşmayan bir şekilde sınırlandırmasının gerekli olduğu yerlerde, yukarıdaki hüküm uygulanmaz.” düzenlemesi ile 12 mil olarak kabul edilen kurala istisna getirmiştir.

“Tarihi haklar”, uzun süreden beri kullanılan ve diğer devletlerce karşı çıkılmayan haklardır. 

“Özel durumlar” 

  • jeolojik, 
  • jeofizik, 
  • jeomorfolojik, 
  • topografik unsurlar, 
  • kıyıların durumu, 
  • adalar, 
  • körfezler, 
  • adaların kendi ülkesine ve diğer ülkeye mesafesi, büyüklüğü, ekonomik ve sosyal durumu, 
  • ilgili bölgede başka deniz sınırlarının varlığı, 
  • seyrüsefer emniyeti, 
  • petrol kaynaklarının varlığı gibi unsurları kapsamaktadır.

Karasularının Hukuki Rejimi

 Karasuları devletin ülkesinin bir parçası olmakla birlikte, açık denizlerin serbestliği ilkesi çerçevesinde ve denizde seyrüseferin kesintisiz sürdürülebilmesi bakımından, kıyı devletinin yetkilerine uluslararası hukuk uyarınca bazı kısıtlamalar getirilmiştir.

 Bunlar zararsız geçiş hakkı ve kıyı devletinin yargı yetkisine getirilen kısıtlamalardır.

Zararsız geçiş hakkı: “Zararsız geçiş hakkının’’ iki unsuru bulunmaktadır: “Geçiş” geminin ve bayrak devletinin çıkarlarını ilgilendirirken, “zararsızlık” kıyı devletinin çıkarlarına ilişkindir. 

Geçiş sürekli ve çabuk olacaktır. Durma ve demirleme, olağan seyrüsefer çerçevesinde veya mücbir sebep ya da yardım amacıyla yapıldığı takdirde, geçişin sürekliliğine halel gelmiş olmaz.

Geçişin “zararsız” niteliğini ihlal eden fiiller B.M.D.H.S. M. 19’da sayılmıştır:

  1. a) Sahildar devletin egemenliğine, toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı

tehdide veya kuvvete başvurulması veya Birleşmiş Milletler Şartında belirtilen

uluslararası hukuk ilkelerine aykırı diğer herhangi bir davranışta bulunulması;

  1. b) Herhangi bir tip silahla deneme veya manevralar yapılması;
  2. c) Sahildar devletin savunmasına veya güvenliğine zarar verecek şekilde bilgi

toplanması;

  1. d) Sahildar devletin savunmasına veya güvenliğine zarar vermeyi amaçlayan her türlü

propagandada bulunulması;

  1. e) Her türlü uçağın uçurulması, güverteye indirilmesi veya gemiye alınması;
  2. f) Her türlü askeri makinaların uçurulması, güverteye indirilmesi veya gemiye alınması;
  3. g) Sahildar devletin gümrük, maliye, sağlık veya muhaceret konularındaki kanun ve

kurallarına aykırı bir şekilde mal, para veya kişilerin gemiye alınması veya gemiden

çıkartılması;

  1. h) İşbu Sözleşmeye aykırı olarak, bilerek ve isteyerek ağır kirlenmeye sebebiyet veren

fiillerde bulunulması;

  1. i) Balık avlama faaliyetlerinde bulunulması;
  2. j) Araştırma veya ölçüm faaliyetlerinde bulunulması;
  3. k) Sahildar devletin herhangi bir haberleşme sisteminin veya diğer herhangi bir deniz teçhizat veya tesisinin işleyişini engelleyecek her türlü faaliyette bulunulması;
  4. l) Geçişle doğrudan ilgisi bulunmayan diğer her çeşit faaliyette bulunulması

Karasuları üzerindeki hava sahasında diğer ülkelere ait uçakların uçuş serbestisi

bulunmamaktadır.

Denizaltı ve diğer sualtı araçları, su üstünde seyretmek ve bayraklarını göstermek zorundadırlar.

Kıyı devletinin zararsız geçişle ilgili yetkileri (m. 21):

  1. a) Seyrüsefer emniyeti ve deniz trafiğinin düzenlenmesi;
  2. b) Deniz seyrüsefer yardımcıları ve sistemlerinin ve diğer teçhizat veya tesislerinin

korunması;

  1. c) Denizaltı kablolarının ve petrol borularının korunması;
  2. d) Denizin canlı kaynaklarının muhafazası;
  3. e) Sahildar devletin balıkçılığa ilişkin kanun ve kurallara aykırı davranışların önlenmesi;
  4. f) Sahildar devletin çevre alanlarının muhafazası ve kirliliğin önlenmesi, azaltılması ve

kontrol altına alınması;

  1. g) Denize ilişkin bilimsel araştırmalar ve hidrografik ölçümler yapılması;
  2. h) Sahildar devletin gümrük, maliye, sağlık veya muhaceret konularındaki kanun ve

kurallarına aykırı davranışların önlenmesi.

Kıyı devleti, karasularında seyrüsefer güvenliğini sağlama ve deniz trafiğini düzenleme

yetkisi uyarınca, trafik ayrım düzeni oluşturabilir (m. 22).

Kıyı devletinin zararsız geçişle ilgili yükümlülükleri (m. 24 vd.): 

  • karasularından yabancı gemilerin zararsız geçişlerine engel olmamak, zararsız geçiş haklarını kullanmalarını engelleyecek veya kısıtlayacak yükümlülükler getirmemek; –
  •  belirli bir devletin gemilerine karşı hukuki veya fiili ayrım yapmamak; 
  •  karasularında seyrüsefere ilişkin tehlikeleri uygun şekilde duyurmak; 
  •  zararsız geçişle ilgili kanun ve düzenlemeleri duyurmak; 
  •  zararsız geçişin geçici durdurulması söz konusu olduğunda önceden duyurmak; 
  •  trafik ayrım düzenlemelerini duyurmak; 
  •  salt zararsız geçişten dolayı ücret almamak, hizmet karşılığı ücret alınması halinde bayrağa göre ayırım yapmamak

Türk karasularının genişliği kural olarak 6 deniz mili olarak kabul edilmektedir. 

Belirli denizlerin özelliklerini göz önünde tutarak ve hakkaniyet ilkesine göre, Bakanlar Kurulu, 6 deniz milinin üzerinde genişlik tespit etmeye yetkilidir.

2674 sayılı Karasuları Kanunu ile 29.05.1982 tarih ve 8/4742 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde Türkiye, Akdeniz ve Karadeniz’de 12 mil, Ege’de ise 6 mil karasuları genişliği uygulamaktadır.

Ege Denizinde Karasularının Genişliği Sorunu

Türkiye’nin iddiaları , 

  • Karasuları 6 mil
  • 12 deniz mili genişliği, özellikle adalar bakımından uluslararası örf ve adet hukukunu yansıtmaz.
  • Karşılıklı kıyıdaş devletler, deniz alanı sınırlandırmasını coğrafi ve tarihsel özellikler de göz önüne tutularak, anlaşma ile belirlemeli. 
  • Ege Denizi yarı kapalı bir denizdir: Kıyı devletleri hak ve yükümlüklerini kullanırken işbirliği yapmalı. 

Yunanistan’ın iddiaları,

  • 12 deniz mili genişliği uluslararası örf ve adet hukuku kuralıdır ve Ege Denizi’nde uygulanabilir.
  • Karasularını saptamak münhasıran devletin yetkisindedir.

BİTİŞİK BÖLGE

Karasularına bitişik olan ve kıyı devletinin belirli bir uzaklığa kadar birtakım denetleme yetkileri kullandığı deniz alanıdır.

 Bitişik bölge, karasularının bittiği hattan başlar ve esas hatlardan itibaren en çok 24 mil mesafeye kadar genişliğe sahiptir. Bitişik bölgenin mevcudiyeti için kıyı devletinin ilan etmesi gereklidir. B.M.D.H.S. ‘nde 24 deniz mili, 1958 tarihli Cenevre Sözleşmesinde 6 deniz mili şeklinde düzenlenmiştir. 

Kıyı devleti, bitişik bölgede şu konularda denetleme ve cezalandırma yetkilerini kullanabilir (m. 33): 

  1. Gümrük
  2.  Maliye
  3.  Sağlık
  4.  Göç

 Ayrıca kıyı devleti, bitişik bölge deniz yatağından izni olmadan arkeolojik ve tarihi varlıkların alınmasını kanunlarının ihlali olarak kabul edebilir. (m. 303)

2674 sayılı Karasuları Kanunu çerçevesinde bugün Türkiye’nin bitişik bölgesi bulunmamaktadır .

KITA SAHANLIĞI

Hukuken kıta sahanlığı kavramı 1945 yılında Truman Bildirisi ile ABD tarafından ortaya atılmıştır. 

 Kıyı devletinin kara ülkesinin denizin altında devam eden doğal uzantısıdır. 

“Karasularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye kadar olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altını içerir” (B.M.D.H.S. m. 76/1).

Kıta sahanlığı üzerindeki haklar ve yetkiler, münhasır olarak kıyı devletine ait olup, bunlara sahip olmak için kıyı devletinin herhangi bir ilan veya işlem yapmasına gerek bulunmamaktadır.

 Bu itibarla, kıyı devletinin kıta sahanlığı üzerindeki hakları fiilen (ipso facto) ve başlangıçtan beri (ab initio) mevcuttur.

Kıyı devletinin deniz tabanı ve toprak altında bulunan doğal kaynaklardan yararlanma hakkı,

1- Madenler ve öteki cansız kaynaklar

2- Deniz yatağı ve toprak altı ile sürekli temas halindeki canlıları içermektedir. 

Üçüncü devletlerin seyrüsefer serbestisi, uçma serbestisi ile kablo ve boru döşeme serbestisi engellenemez.

KITA SAHANLIĞININ SINIRLANDIRILMASI 

BMDHS, m. 83 ‘e göre ‘’Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıta sahanlığının sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla, UAD Statüsü’nün 38. maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak, anlaşma ile yapılacaktır.’’ sınırlandırma yapılabilecektir. 

Hakça ilkelere göre sınırlandırma, 

– coğrafi öğeler

– yerbilimsel öğeler

– saptanmış başka sınırların varlığı

– devletlerin yaşamsal çıkarları

– tarihsel haklar vs. gözetilerek yapılır.

Ege Denizi Kıta Sahanlığı Sorunu

1976 yılında Yunanistan, uyuşmazlığı UAD’ye götürmüştür.

Türkiye Divanın yargı yetkisini reddettiği için, UAD yetkisizlik kararı vermiştir.

Türkiye’nin İddiaları, 

  • Sınırlandırma karşılıklı anlaşma ile gerçekleştirilmelidir. 
  • Kıta sahanlığının sınırlandırılmasında doğal uzantı esastır. 
  • Kıta sahanlığının sınırlandırılmasında hakça ilkeler göz önünde bulundurulmalıdır. 
  • Bölgede adaların bulunması özel durum oluşturur. 
  • Sınırlandırmada adaların coğrafi konumları göz önüne alınmalıdır. 

Yunanistan’ın İddiaları, 

  • Türkiye’nin Ege kıyılarında yer alan adalar, Yunan ülkesinin ayrılmaz bir parçasıdır. 
  • Türkiye’nin Ege kıyılarına yakın adalar da ana kara gibi kıta sahanlığına sahip olmalıdır.
  • Türkiye ile adalar arasında kıta sahanlığı eşit uzaklık ilkesi uyarınca sınırlandırılmalıdır

MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE

Miras denizi kavramı ve balıkçılık bölgesi kavramının etkisi ile ortaya çıkmıştır. 

Münhasır ekonomik bölge, bir kıyı devletinin karasuları esas hattından başlayarak 200 mile kadar varan ve karasuları dışında kalan su tabakası ile deniz yatağı ve onun toprak altında bu kıyı devletine münhasır hak ve yetkiler tanınan deniz alanıdır. (Su tabakası + Deniz yatağı + Toprak altı)

Münhasır ekonomik bölgenin varlığı, kıyı devleti tarafından ilan edilmesine bağlıdır.

Üçüncü devletlerin seyrüsefer serbestisi, uçma serbestisi ile kablo ve boru döşeme serbestisine halel gelmez. 

İlan şartı vardır. 

Türkiye: 5.12.1986 tarihli BKK ile Karadeniz’de 200 millik münhasır ekonomik bölge ilan etmiştir.  

27 Kasım 2019’da “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” İstanbul’da imzalanmıştır.”

AÇIK DENİZ 

B.M.D.H.S m. 86’da  “Bir devletin iç sularına, karasularına, takımada sularına veya münhasır ekonomik bölgesine dahil olmayan tüm deniz alanları” olarak tanımlanmaktadır. Hiçbir devletin egemenliğinde değildir. 

Açık deniz, yalnızca su alanını kapsar. Uluslararası deniz yatağı ayrıca düzenlenmiştir.

Açık denizlerin serbestliği ilkesi

  1. Seyrüsefer serbestisi (md. 90): Bütün devletlerin gemilerinin açık denizde serbestçe seyredebilmesini ve denizaltıların su altında seyredebilmesi

 ifade eder.

Denizaltıların su altında seyredebilmesi

  1. Hava sahasını kullanma serbestisi
  2. Deniz altı kabloları ve petrol boruları döşeme serbestisi
  3. Yapay ada ve tesislerin inşası
  4. Balık avlama serbestisi: Uluslararası hukukun öngördüğü kısıtlamalar, canlı kaynakların korunması ve makul biçimde işletilmesi (m. 116-120)Bilimsel araştırma serbestisi:
  5. Çevrenin korunmasına ilişkin kurallara uygun olması gerekir. –   Bilimsel araştırmaların barışçıl amaçlarla yapılması

    –   Üçüncü devletlerin haklarına engel olmaması 

  6. Devletlerin açık denizlerde sahip oldukları yetkiler: 

    – Bayrak yasası, 

    – İzleme hakkı

Bayrak yasası
Açık denizde seyreden bir gemi üzerinde ilke olarak yalnızca uyruğunda bulunduğu devletin münhasır egemen yetkileri geçerlidir (B.M.D.H.S. m. 92/1).

Bazı istisnalar hariç, diğer devletlerin bu gemiye müdahalesi mümkün değildir.
Bayrak yasası uyarınca:
– devletin uyrukluğuna sahip olmak üzere bir geminin hangi koşulları sağlaması
gerektiğini saptamaya,
– geminin sahip olması gereken teknik özellikler ve idari koşulları saptamaya,
– gemiyle ilgili kayıtları tutmaya ve uyrukluk ilişkisini kanıtlayan belgeleri vermeye bayrak devleti münhasıran yetkilidir.

Açık denizde gemide ortaya çıkan her türlü olay, bayrak devletinin yasalarına göre ve onun münhasır yetkisi dahilinde işlem görür. (Ceza, idare ve hukuk davaları da bayrak devleti yasalarına göre görülür.) (İstisna B.M.D.H.S m.110/1 : Ziyaret Hakkı )

Kesintisiz izleme hakkı (m. 111) 

Bir yabancı gemi bir kıyı devletinin egemen yetkiler kullandığı sularda yasalarını ihlal ettikten sonra açık denize kaçtığı takdirde, kıyı devletinin kamu hizmetindeki devlet gemileri vasıtasıyla söz konusu yabancı gemiyi açık denizde de izleme ve yakalaması halinde yasal işlem yapma yetkisidir. 

B.M.D.H.S. bu yetkinin kapsamını genişletmiştir: kıta sahanlığı, MEB ve yapay tesisler çevresindeki emniyet alanları da dahil edilmiştir.

Kesintisiz izleme hakkının kullanılmasına ilişkin koşullar 

  • İç sular, karasuları ya da takımada sularındaki yasalara aykırı davranışlar bakımından, bu deniz alanlarının herhangi birinde bulunan kıyı devletinin görevli gemisinin, yabancı geminin bu alanlarda bulunduğu sırada izlemeyi başlatması gerekmektedir. Bitişik bölge veya münhasır ekonomik bölgede bulunan yabancı 19 geminin izlenmeye başlanması ise, yalnızca bu deniz alanlarına ilişkin yasaların ihlali halinde söz konusu olabilmektedir.
  •  Suçu işleyen yabancı gemiye, suç işlediği deniz alanı içindeyken, görülebilir veya duyulabilir bir biçimde ve uzaklıkta, dur emrinin verilmesi gereklidir. 
  •  İzleme kesintisiz biçimde yürütülmelidir. İzleme, doğal nedenlerle veya sürat farkı gibi teknik nedenlerle kesilebileceği gibi, bir başka devletin karasularına girilmesi de izlemeyi kesintiye uğratan bir nedendir. 
  • İzleme, kıyı devletinin savaş gemileri, askeri uçakları ya da kamu hizmetine tahsis edilmiş olan ve görevli oldukları işaretlerle belirtilen gemi ve uçaklarla icra edilmelidir.Devletler açık denizlerde suçla mücadele ve açık denizlerden yararlanma konusundaki yetkileri ortak (müştereken ) kullanırlar. 
    • Bu suçlar : 
    • Köle taşınmasının yasaklanması (m. 99) 
    • Deniz haydutluğuyla mücadele (m. 100-107) 
    • Uyuşturucu madde kaçakçılığıyla mücadele (m. 108) 
    • Açık denizde izinsiz radyo yayını (m. 109) şeklinde B.M.D.H.S’de sayılmıştır. 

 ULUSLARARASI DENİZ YATAĞI 

Açık denizde deniz tabanı  ve toprak altını içeren bir kavram olup hiçbir devletin yetki alanında değildir.  İnsanlığın ortak mirasıdır. 

B.M.D.H.S.’ne göre Uluslararası Deniz Yatağı, ulusal yetki sınırları dışında kalan deniz yatağı ve toprak altını ifade etmektedir. 

Hukuki statüsünü açık denizlerdeki serbestlik ilkesine dayandırmak, bu alanlarda bulunan doğal kaynaklardan yararlanmayı sanayileşmiş bazı ülkelerin tekeline bırakmaya sebep olur.

Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi

Otorite, 1982 Sözleşmesi’ne taraf devletlerin, özellikle kaynaklarını idare etmek amacıyla, Alan’daki faaliyetlerini organize etmeye ve kontrol etmek üzere oluşturulmasına karar verdikleri özerk bir kuruluştur. Otorite Haziran 1996’da tamamen faaliyete geçmiştir. Otoritenin temel organları Meclis, Konsey ve Sekreterya’dır. 

Ayrıca, Hukuk ve Teknik Komisyon ve Finans Komitesi de bulunmaktadır. Meclis, Otoritenin tüm üyelerinden, yani Sözleşme’nin tüm taraflarından oluşmaktadır. 

Meclis, diğer yetkileri yanında Otoritenin, Konsey, Genel Sekreter ve Teşebbüsün Yöneticiler Üyelerini seçme yetkisine de sahip olan, alt organları kuran ve üyelerce yapılan mali katkıyı değerlendiren en üst organdır. 

Otoritenin genel politikasını belirleme yetkisine sahiptir. Konsey, belirli kriterlere göre Meclis tarafından seçilen otuz altı üyeden oluşmaktadır. 

Kurul, Otoritenin icra organıdır ve Otorite tarafından izlenecek özel politikaları belirleme yetkisine sahiptir.428 Konseyin iki organı bulunmaktadır: Ekonomik Planlama Komisyonu ile Hukuki ve Teknik Komisyon. Bölgede fiilen faaliyette bulunan Otorite organı Teşebbüs’tür

Bu alanda yetkili olarak B.M.D.H.S m.156 ve devamında Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi kurulması öngörülmüştür. Bütün üye devletler fiilen bu Otorite’ye üyedirler. 

Otoritenin yetki ve işlevleri bu sözleşme ile belirlenmektedir.

 

Öğretim Görevlisi: Av. Sadet AYDIN

Yazar Abramak - Doğukan Üzüm

Denizcilik İşletmeleri Yönetimi - Dokuz Eylül Üniversitesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

TÜRKİYE’NİN ENERJİ FİLOSU

İş hukuku